Geçtiğimiz günlerde Almanya Parlamentosu’ndan geçen ve Bundesrat (Federal Konsey) onaylarsa 1 Temmuz’dan itibaren geçerli olacak bir yasa tasarısına göre, Spezialfonds adıyla bilinen servet/kurumsal yatırım fonlarını yönetenler, portföylerinin %20’sine kadar kripto varlık bulundurabilecekler. Yaklaşık 4000 adet olan fonların tutarı 1,8 milyar euro olarak hesaplanıyor ve maksimum tahsis yapıldığında 360 milyar euronun kripto piyasalarına girme ihtimali anlamına geliyor. Fon yöneticilerinin bu portföylerin ne kadarını kriptoya yönlendireceklerini kestirmek zor ve erken ancak önemli olan kurumsal yatırımlara sağlanan bu imkanın aslında Almanya’nın son senelerde kripto varlık ve blokzinciri teknolojilerini destekleyen ana politikasının sıradaki bir uzantısı olması.
Avrupa’da Durum
Almanya’nın kripto para politikasına geçmeden önce Avrupa’da kripto para regülasyonları ve blokzinciri teknolojileriyle ilgili regülasyon ortamına bakmak gerekirse, genel olarak her ülkenin kendi kuralları ve sınıflandırmalarıyla bazen farklı da olabilecek yönlere doğru geliştiğini söylemek çok yanlış olmaz. Bununla birlikte AB’nin yavaş da olsa ortak bir yasama oluşturma çalışmaları var; 5AMLD direktifi ve özellikle MiCA tasarısı tüm dijital varlıklar ve ilgili hizmet verenler için, kripto varlıklarla ilgili her faaliyeti de içine alacak kapsamlı, önemli bir düzenleme. Bu tasarı çalışması bitince ve AB’de benimsenince, kripto varlık sınıflarından, token çeşitleri, hizmet ve hizmet sunanlar tanımına kadar ülkelerin politika geliştirmesini belirsizleştiren unsurlar kalkmış ve netlik kazanılmış olacak.
Almanya ise o zamana kadar beklemektense kripto paralar konusunda belli bir yol çizmişe benziyor. Tabii ki AB’nin nihai düzenlemelerine, dijital euro kurallarına uyacaktır ama o zamana kadar da, hukuk devleti olmasının da verdiği güvenle, sağlam bir düzenleme çerçevesi oluşturmak hızla gelişen kripto para ve blokzinciri teknolojilerinden faydalanabilmek adına mantıklı duruyor.
Almanya’da Durum
Almanya kripto paraların kullanımına, alım satımına ve yatırımına izin veren, hükümetin kripto paralar ve blokzinciri konusunda teşvik edici regülasyonlar yaptığı ve kısmen daha net kurallar koymuş, bu anlamda erkenci denebilecek bir ülke. BaFin (Federal Finansal Gözetim/Denetim Otoritesi) ülkenin bu konudaki yetkili düzenleyici kurumu ve bu otorite 2011 gibi erken sayılabilecek bir tarihte bitcoin ve ilgili varlıkları, yapay para birimlerine benzeyen bir hesap birimi olarak tanımladı ve resmi para birimi olmasa da ödemeler için kullanılabileceğini söyledi.
Şubat 2018’den beri de kriptodan fiat paraya ve tersi işlemler, kripto paranın ödemelerde kullanılması ve madencilik vergiden muaf olarak ele alınıyor.
Ulusal Blockzinciri Stratejisi
Son senelerdeki düzenlemelerden önce asıl fark yaratan nokta 2019’da hükümetin çıkardığı kapsamlı Ulusal Blockzinciri Stratejisi yasası. Hedef, ekonominin dijital dönüşümü ve bir teknoloji üssü olmak; bu anlamda blokzinciri teknolojilerini/projelerini destekleyecek kamu ve özel girişimleri hükümetin ulusal önem atfettiği konular, enerji (Dena projesi) ve kimlik konuları örneğin. 150.000 katılımcı ve 200’e yakın startup’la güçlü bir yerel blokzinciri topluluğu olan ülkede iki önemli bilim ve ArGe kuruluşu Max Planck ve Fraunhofer enstitüleri, Frankfurt Finans/Yönetim okulunun blockchain merkezi gibi kurumlar da bu ulusal stratejiyi yüklenecek organlardan.
Finans ve kripto paralar kısmına gelince bu strateji oldukça kapsamlı; uygulama sonuçları blokchain startup’larını, fintek şirketlerini, bankaları, kripto borsalarını ve endüstri şirketlerini ilgilendiriyor.
Menkul kıymetlerin blokzincirine aktarılması, euronun blokzinciri sisteminde kullanılması, ( E-para kuralları) bitcoin veya ethereum gibi. kripto paralarla ilgili başlıklar daha sonraki yıllarda gelecek ve aşağıda detaylı açıklanacak regülasyonların habercisi gibi. Genel olarak bakıldığında tek kırmızıçizgi Facebook’un Libra’sı gibi özel sektörün çıkardığı stablecoin’ler için geçerli; tüketicinin korunması ve devlet egemenliği nedeniyle buna izin verilmeyeceği belirtilmiş.
Ve Düzenlemeler
Bu yasanın çıkmasından sonra gelen düzenlemeler çizilen haritaya uygun ilerlendiğinin göstergesi niteliğinde; ilk önemli düzenleme Aralık 2019’da yapıldı. Bankacılık Yasası içinde kripto varlıklar finansal enstrümanlar olarak tanımlandı ve “kripto saklama” veya “kripto saklama faaliyeti” şeklinde yeni bir hizmet türü tanıtılıp yasaya eklenerek bankaların müşterileri adına kripto paraları satmalarına ve tutmalarına izin verildi (1 Ocak 2020’den itibaren).
Bankalarla birlikte BaFin’den lisans almak koşuluyla diğer tüm kripto varlık hizmet sağlayıcılarının (borsalar, saklama kuruluşları, Bitcoin ATM’leri) faaliyetleri meşrulaştırıldı. Kripto paraların benimsenmesi adına olumlu olacak bu düzenleme piyasa oyuncularına getirdiği hukuki netlik açısından öncü bir düzenleme olarak görüldü. Diğer taraftan en çok memnun olanların bankalar ve fintek kuruluşları olduğunu söylemek çok yanlış olmaz ve bu düzenleme, yönetimin bu yeni varlık sınıfını bir şekilde geleneksel regülatif sisteme uydurmak istemesinin sonucu da olabilir; çünkü bu lisanslamayla aslında sermaye piyasalarında yıllardır olan kurallar kripto varlıklara gelmiş oldu.
Aralık 2020’de yasalaşan ikinci önemli düzenlemeyle ise menkul kıymetlerin kâğıt basım zorunluluğu kaldırıldı ve finansal menkul kıymetlerin blokzincirinde tutulmasına imkan verildi. Şimdilik sadece tahviller söz konusu ama ilerde hisse senetlerinin de kapsama alınması bekleniyor. Düzenleyicinin, maliyet, hız ve şeffaflık avantajlarından faydalanmayı seçerek hem geleneksel ve fintek kuruluşları için, hem de ilerde NFT gibi token’laştırmaların benimsenmesini arttırabilmesi açısından kripto dünyası için de olumlu bir regülatif altyapı hazırladığı söylenebilir.
İki sene evvel konan stratejiye uygun olan bu düzenlemelere bakıldığında Almanya’nın legal çerçeveyi vizyoner bir şekilde oturttuğu ve BaFin’in dijital varlıkları meşrulaştıracak adımlar atmasıyla bundan sonra kripto sermayesine ve blockchain teknolojisine hem kamu hem özel sektör olarak kapıyı açtığı anlaşılıyor. Bu tezi destekleyecek başka gelişmelerden bahsetmek mümkün:
Gelişmelere Örnekler
Örneğin yazının başında aktarılan haber kurumsal kripto yatırımına destek anlamı taşırken, regülasyonlar bireysel yatırımcıların da kripto paralara dolaylı yoldan yatırım yapmasını mümkün kılan ETF, ETN, ETP gibi çeşitli kripto varlık borsa yatırım fonlarının Alman finans piyasalarında listelenmesine izin veriyor. ABD’de henüz bir ETF’e izin çıkmamışken ve SEC en son VanEck’in bitcoin ETF onay kararını hazirana ertelemişken, aynı şirketin bitcoin ETN’i Almanya’da Deutsche Börse Xetra’da işlem görüyor.
Aynı şekilde WisdomTree’nin bitcoin ETF başvurusu SEC’de onaylanmayı beklerken, şirketin bitcoin ETP’si ve ethereum ETP’si de Deutsche Börse Xetra’da. ETC grubunun bitcoin ETP’si bir Alman borsasında işlem gören ilk ürün olmuşken şimdi grubun ve 21Shares’in ethereum ETP’leri de listelenmiş durumda. Iconic Funds’ın da yakında bir bitcoin ETPs’i ihraç etmek üzere olduğu biliniyor. Deutsche Börse’nin 2020 ETP raporuna göre Xetra’da listelenen ETF’lerde kripto paraların hakimiyeti dikkat çekmekte ve 5 milyar dolara ulaşmış Avrupa kripto ETP pazarında özellikle BaFin kripto paraları finansal enstrüman olarak gördüğünü açıkladıktan sonra ETP’lerin Alman borsalarında çoğaldığı görülmüş.
Başka bir örnek olarak geçtiğimiz Aralık’ta Deutsche Bank’ın kurumsal yatırımcılara saklama ve aracılık hizmeti vereceğini Dünya Ekonomik Forumu’nda hazırlanan bir www3.weforum.org/docs/WEF_Cryptocurrency_Uses_Cases_2020.pdf açıklamış olması gösterilebilir. Bankanın ilerde alım satım ve token ihraç platformu kurma planlarından bahsetmesi, bu kripto saklama yasasıyla gidişatın önceden görülüp zemin hazırlanmış olmasına iyi bir örnek. Deutsche Bank 1.8 trilyon dolarlık varlığıyla dünyanın 21. büyük bankası ve büyük bankalar biraz da ekonomik konjonktür nedeniyle para kazanamadıkları için arka arkaya kripto saklama işine girmeyi planladıklarını açıklıyorlar; ki en son Bank Of New York Mellon örneğinde olduğu gibi ABD’de de durum farklı değil.
Deutsche Bank özelinde ise bankanın bazı raporlarında fiat paranın geleceğinden endişe duyulduğu, sistemin kırılgan olduğu, enflasyon sebebiyle fiat paranın istikrarının zarar görüp başka alternatifler aranabileceği söylemleri var; dolayısıyla banka “dijital varlıklarla geleneksel bankacılık hizmetleri arasında güvenli bir köprü” olmayı; müşterileri için “dijital varlık ve fiat cinsi varlıkların kolayca kullanıldığı bir platforma” erişim sağlamayı ve birçok uluslararası banka gibi “kurumsal yatırımcı seviyesinde sigorta koruması da sağlayan sıcak/soğuk cüzdan saklama çözümleri sunabilmeyi” hedefliyor. Yapılan düzenlemelerde amaç kriptoyu geleneksel finans hizmetlerine eklemek ise, ilk adımda saklamaya izin verilmiş olması Deutsche Bank örneğinde olduğu gibi bankalar için pastadan yeni bir pay anlamına da geliyor.
Yine ana stratejide yer alan menkul kıymetlerin blokzincirine aktarılması ve euronun blokzinciri sisteminde kullanılmasına dair örnekler de mevcut:
Yakın zamanda AB’ye bağlı Avrupa Yatırım Bankası Ethereum ağında 100 milyon euro değerinde 2 sene vadeli tahvil ihraç etti. Banka bu yolla maliyetleri azaltmayı, piyasa şeffaflığı sağlamayı ve takası hızlandırmayı hedefliyor. Bunun bir benzeri Alman Merkez Bankası Bundesbank’ın geçen ay DeutscheBörse işbirliğiyle yaptığı elektronik menkul değerler için blokzinciri tabanlı bir takas projesi testinde görülüyor; banka blokzincirinde menkul kıymet satanlara, bunun karşılığını merkez bankasındaki hesaplarında almaya izin verdi. Test sonucunda 6 büyük piyasa katılımcısıyla blokzinciri teknolojisiyle geleneksel ödeme sistemleri arasında teknolojik bir köprü kurmanın, yani bir CBDC yaratmadan menkul kıymetlerin merkez bankası parası cinsinden takasının mümkün olduğu kanıtlanmış oldu. Bundesbank’ın görüşüne göre bu projenin uygulaması bir dijital euro çıkarmadan tüm euro bölgesine yayılabilir.
Çıkarımlar
Almanya kripto paralara izin veren önemli Avrupa ülkelerinden ve yönetimin regülasyonlarının yapıcı olduğu ve belirlilik içerdiği anlaşılıyor; ayrıca bu yaklaşımın rastlantısal ve sorun çıktığında değil belli stratejik hedefler doğrultusunda olduğu da görülüyor.
Diğer yandan tüm bunlar Almanya’nın başından beri kripto hakkında endişeli olmadığı anlamına da gelmiyor; otoritelerin sık sık yayınladıkları uyarılardan anlaşılan problemin kripto paralar değil ilgili faaliyetlerin tüketicinin korunmasına zarar veriyor ve yasal problemler çıkarıyor olması.
Örneğin BaFin ICO’ların IPO’lar kadar şeffaf olmamasını sorun olarak görüyor ve Libra gibi özel sektör kripto paralarına tamamen karşı; ancak bu konuda AB’den tam destek göreceği muhtemel olduğundan bu endişe kendi içinde kripto varlıkları teşvik etmesini engellemiyor. Regülatif yapıyı da kripto varlıkları mevcut finansal ürünlerle aynı düzleme getirecek şekilde tasarladığından kriminal faaliyetler, profesyonel olmayan girişimler ve şüpheli hizmet sağlayıcılar gibi risklerin bu şekilde minimize edilebileceğini düşünüyor olabilir. Üstüne AB’den gelecek düzenlemeler eklenince de piyasaların güvenliği pekişmiş olacaktır.
Tüm bunların sonucunda Almanya’nın kazanımları arasında ülkenin kripto para ve blokzinciri alanındaki yatırımlar için çekici hale gelme ve verdiği kripto lisanslarıyla piyasalarının büyüme potansiyeli var; asıl büyümenin bankacılık ve fintek şirketlerinde olması da muhtemel. Bankalar ve diğer finans şirketlerinin müşteriler kripto varlıklara ulaşabilsin diye regülatif ve teknolojik altyapı kurması sonuçta artan ve farklılaşan kripto varlık ihraçları ve kripto paraların daha çok benimsenmesi demek. AB açısından ise Almanya AB’nin en güçlü ülkesi olduğundan bu ülkedeki benimsenmenin gelişmesi tüm euro bölgesi için önemli. Sonuçta darısı öngörülü stratejilerle doğru düzenlemeler yapmayı hedefleyen ülkelerin başına demek isabetli olacaktır.