Bitcoin fiyatındaki artışla beraber son haftalarda kripto para piyasalarına kitlesel bir merak oluştuğunu gözlemliyoruz. Bu merakı aslında sadece Bitcoin’in fiyat hareketliliği değil, kurumsal şirketlerin yaz aylarından beri arka arkaya çıkan Bitcoin yatırım haberleri de körüklüyor. Bitcoin fiyatındaki artışın temel nedenlerinden birinin de bu adaptasyon haberleri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Hisseleri borsada işlem gören, halka açık bir yazılım şirketi olan Micro Strategy’nin Ağustos ve Eylül aylarında 2 ayrı tranş’ta yaptığı toplam 425 Milyon USD’lik Bitcoin alımı, hem faaliyet konusu açısından tamamen farklı alanda yapılan bir yatırım olması, hem de oldukça yüksek bir tutar olması açısından dikkatleri toplamıştı.
Bu hafta işlemin detaylarını öğrendik. 425 Milyon USD’lık bir alım, her ne kadar iki tranş halinde yapılmış olsa da, piyasa dinamiklerini etkileyebilecek seviyede bir tutar. Bunu, alım maliyetine ciddi ölçüde etki etmeden yapabilmek, yani piyasada talepten dolayı oluşabilecek yukarı yönlü bir fiyat baskısını dengede tutabilmek kolay bir iş olmasa gerek.
Micro Strategy’nin bu alımlarının; Coinbase’in Prime adını verdiği, kriptopara aracılık ve tezgahüstü (OTC) işlem masası ile yaptığı duyuruldu. Bu yatırım kararına ilişkin firma CEO’su Michael Saylor’un motivasyonlarını 24 Eylül tarihli yazımda anlatmış, işlem detaylarını da şöyle belirtmiştim :
“Temmuz 2020’de kararı aldıktan sonra 2 büyük tranş halinde toplamda 425 Milyon USD’lik alım yapılıyor. İlk tranş Ağustos’ta 250 Milyon USD karşılığı 21,454 BTC, ikincisi ise Eylül’de 175 Milyon USD karşılığı 16,796 BTC. Böylelikle toplamda 38,250 BTC alımı gerçekleştiriyorlar. Bu alımları piyasa dinamiklerini etkilememek için oldukça sistematik ve makul tutarlarla toplamda 74 saat süren 88,617 işlemde tamamlıyorlar.”
Bu hafta Coinbase’in yayınladığı Micro Strategy vaka analiz raporunda ise trade emirlerinin çoğunlukla algoritma tarafından yönetildiği, ve ortalama işlem büyüklüğünün 0.3 BTC’nin altında kalacak şekilde işlemin parçalara bölündüğü anlatılmış. Böylelikle bırakın piyasayı yukarı yönlü etkilemeyi, firmaya 4.25 Mio USD tasarruf sağlayacak şekilde bir fiyat kontrolü sağlamayı da başarmışlar.
Geçtiğimiz ay piyasalarda şenlik havasında karşılanan bir diğer haber de biliyorsunuz PayPal’den gelmiş ve ödeme platformu devi, Kasım ayının başından itibaren kriptopara alım satım işlemlerine başlayacağını duyurmuştu. Bu özelliği kademeli olarak şimdilik sadece Amerika’daki tüm kullanıcılarına açan PayPal, haftalık alım sınırını da kullanıcılardan gelen yoğun talep sonrası 10 Bin USD’den 20 Bin USD’ye çıkarmıştı.
Henüz 3 haftadır kripto işlemlerini kullanıma açan PayPal hakkında, yatırım şirketi Mizuho Securities bir araştırma raporu yayınladı. Bu raporda PayPal kullanıcısı 380 kişi üzerinden hazırlanan anket ile kullanıcıların kriptopara penetrasyonu incelenmiş. Buna göre ankete katılan PayPal kullanıcılarının %17’si kripto para alım satım işlemi yapmış. Kullanıcıların %65’i ise kriptoparalarını PayPal’in 28 milyonu bulan üye işyerlerinden yapacağı alışverişlerinde kullanmak isteyebileceğini belirtmiş. PayPal’in 2020 3. Çeyrek itibariyle global kullanıcı sayısı 360 Milyon kişiye ulaşmış durumda. Bunun yaklaşık %45’ini ise Amerikalı kullanıcılar oluşturuyor. Yani 160 Milyon kullanıcının neredeyse 5’te biri kripto alım satım işlemlerine başlamış. Minimum 30 Milyon kullanıcı demek!
Bu arada kripto alım satım yapan kullanıcıların app üzerinde bıraktığı nakit ortalamasının arttığı (Türkiye’de bankaların kriptopara alım satım işlemlerine aracılık etmesini gerektiren en önemli sebep: banka için vadesiz hesapta duran atıl bakiye en karlı üründür!) ve app’in diğer fonksiyonlarını daha çok kullanmaya başladıkları da tespit edilmiş. Bu aynı zamanda Square’in yine ödeme platformu olan Cash App rakamlarında da karşımıza çıkıyor. 2020 3. Çeyrek itibariyle kriptopara alım işlemleri hariç Cash App’in yarattığı işlem geliri yıllık %174 artışla 435 Mio USD olurken kripto işlemleri dahil gelir %574 artışla 2,07 Milyar USD’ye ulaşmış. PayPal’in de önümüzdeki dönemlerde işlem komisyon gelirlerini ciddi ölçüde artırma potansiyeli olduğunu görebiliriz. Diğer yandan PayPal’deki işlem hacimleri henüz Bitcoin fiyatını etkileyecek düzeyde olmasa da piyasanın kullanıcı sayısındaki artış potansiyelini fiyatlıyor olduğunu söylemek mümkün. PayPal’in Bitcoin fiyatına etkisine ilişkin Cemil Şinasi Türün’ün geçtiğimiz haftaki yazısına göz atmanızı tavsiye ederim.
Bu arada bir diğer finans devi Visa’dan da arka arkaya haberler geldi.
Bu yılın ilk yarısında Coinbase ve Fold App ile anlaşmalar yapan Visa, şimdi de BlockFi ile yeni bir kredi kartı anlaşması yapıyor.
BlockFi bir CeFi platformu. En temel bankacılık ürünü olan borç alma ve borç verme üzerine odaklanmış. Bunu da çok basit arayüzler ve anlaşılabilir, sade bir dil ile oluşturduğu websitesi ve mobil uygulaması aracılığı ile yapıyor. Böylelikle iş akışlarını mümkün mertebe kullanıcı dostu bir şekilde oluşturarak tabana yaygın bir kitleyi hedefliyor. Sadece bireysel yatırımcı değil, kurumsal portföy yönetim şirketleri, piyasa yapıcıları veya kripto işinde olan her türlü kurumsal yatırımcı için de müşteriye özel hizmet sunacak altyapı ve kripto stoğu bulunuyor. BlockFi’ın bu gücü tabi ki yatırımcılarından geliyor. Aralarında Peter Thiel’in Valar Ventures başta olmak üzere Morgan Creek Capital, Susquehanna, Coinbase, Galaxy Digital ve Gemini’ın kurucuları Winklevoss kardeşlerin sermaye girişim şirketler gibi birçok şirketten yatırım almış durumdalar. Visa’nın Libra ile çıktığı kripto yolculuğundan ilk durakta inerek kendi yoluna devam etmesi bir bakıma belki de daha hızlı aksiyonlar almasını da sağladı. Libra’nın henüz net bir ürün ortaya çıkaramamış olması da Visa’nın bu anlamda doğru bir karar verdiğinin göstergesi.
Visa, diğer yandan Circle ile de yeni bir entegrasyon yaptığını duyurarak hız kesmeden bu alandaki varlığını perçinleyeceğe benziyor. Circle ile yapılan işbirliği, Fold, BlockFi veya Coinbase ile yapılan kart anlaşmalarından biraz daha farklı. Önceki işbirlikleri kredi kartı veya debit kart harcamaları üzerinden kripto ödül kazanımları için altyapı sağlarken Circle ile sadece kart değil, ödeme sistemlerini de içeren daha geniş kapsamlı bir sistem entegrasyonu gerçekleştiriyorlar. Hedef öncelikle ticari kart sahipleri ve işletmeler.
Circle; Visa’nın FastTrack programında desteklediği bir proje. Ethereum blokzinciri üzerinde çalışan dolara endeksli sabit bir kriptoparası var : USDC coin. Süreç ilk etapta seçili Visa kart sağlayıcılarına USDC transferleri yapabilecekleri bir yazılım entegrasyonu ile başlayacak. Böylelikle bu kurumlar uluslararası ödemelerde USDC kullanmaya başlayabilecek. Önümüzdeki sene içinde Visa işletmelerin birbirlerine USDC ödeme yapabilecekleri ilk ticari kartı piyasaya sürecek. Kademeli olarak Visa kabul eden tüm işletmelere bu kart ile işlem yapma imkanı da tanınacak.
Amerika ve Avrupa’da bırakın bankalararası ödemeleri, bankanın kendi içinde havalelerin bile sonuçlanması bir gün alırken ülkemizde durum tam tersi. TCMB’nin bu ay içinde devreye alacağı FAST ödeme programı ile neredeyse anlık EFT imkanı olabilecek. Bizde durum bu kadar gelişmişken Amerika ve Avrupa’da neredeyse anlık sonuçlanma imkanı veren, blokzincir üzerinden gerçekleştirilen bu alternatif çözümler haliyle oldukça ilgi görüyor ve ihtiyacı karşılıyor. Circle bu bağlamda öncelikle ticari işletmeleri hedeflemiş, ilk önce küçük ödemeleri ile başlayıp daha sonra hem ödeme tutarlarını, hem de ağını genişletmiş. Şu an USDC’nin piyasa büyüklüğü 3 Milyar USD. Tether ise 18 Milyar USD büyüklüğüne ulaşmış durumda. Ancak burada da Circle’in Grant Thornton tarafından denetleniyor olması güven açısından artı puan kazandırıyor. Basılan her bir Tether’in karşılığında bu tutarda USD’nin baştan kilitlendiğine dair herkesin kafasında soru işaretleri var. Burası biraz saatli bir bombaya da benzemiyor değil.
Visa’nın bu USDC hamlesi acaba Ocak 2021’de USD’ye endeksli kripto parasını çıkaracak olan Libra’nın – yeni adıyla Diem – yolunu kesmek olabilir mi? Uzun tartışmalar, ifadeler, revizyonlar ve en sonunda isim değiştirmelerle bugüne kadar gelen Diem projesi beklenen etkiyi sağlayabilecek mi göreceğiz. Bu arada Visa’nın da bir yandan Amerikan Merkez Bankasının çıkarması muhtemel dijital dolarının altyapısını sağlamaya yönelik çalıştığını söylemek gerekir. Merkez Bankalarının dijital para birimi çıkarabilmelerini sağlayacak bir teknolojinin patent başvurusunu da bu sene Mart içerisinde yapmışlardı.
Şimdiye kadar kurumların kripto alanındaki çalışmalarını alkışladık, alkışlıyoruz da. Hele ki halen merkeziyetsizlik namına herhangi bir şekilde evrilmeyecek olmalarına rağmen.
Bu kurumlar bu sayede gelirlerini katlarken ve daha da devleşirken, umarız o hedeflenen gayrimerkezi dünya hedefinden uzaklaşmayız.
Blokzincir güvensiz (trustless) – yani güvene ihtiyaç duyulmayan, bu nedenle de aracıları kaldırmayı sağlayan bir ortam vaad ediyor. Ancak insanların bu sisteme güvenip kullanmaları için yine bir aracıya, güvenilir ve denetlenen bir aracıya ihtiyaç duymaları da bir yandan hem ironik, hem de olması gerekli gibi görünüyor.
Bunu bir geçiş dönemi olarak görmekte belki de fayda var. İnsanların farkındalığı ve sisteme olan güveni arttıkça daha dağıtık çözümlerin tercih edileceğini umalım. Bu umudumuzu hep koruyalım!