Fiziksel merkeziyetsiz altyapılar – DePIN

önce yayınlandı , Son güncelleme önce

Okuma Süresi: 9 dk

Paylaş:

Bu yazımızda önümüzdeki bir değil belki on yıl boyunca çok konuşulacak konulardan merkeziyetsiz fiziksel altyapı dünyasına bakacağız.

Merkeziyetsizlik ama bir yere kadar

Merkeziyetsizlik kavramı aracıları ortadan kaldırarak gücü kullanıcılara vermesi nedeniyle önemli bir konu. Bu söylem kulağa çok hoş gelse de aslına bakarsanız merkeziyetsizlik anlamında yolun henüz daha başındayız. Kullandığımız blokzincir sistemlerinin sadece ufak bir kısmı merkeziyetsiz yani birbirinden bağımsız hareket eden küçük parçalardan oluşuyor.

Özellikle altyapının derinliklerine indiğimizde ise göz korkutucu bir merkeziliğin olduğunu görüyoruz. Örneğin, sistemleri işleten makinelerin büyük çoğunluğu Amazon Web Services (AWS) gibi büyük servis sağlayıcıların sunucularında. Hem projelerin hem de kullanıcıların datalarının büyük bir kısmı yine merkezi kurumların elinde ve bu durum Cambridge Analytica örneğinden de hatırlayacağımız gibi biz son kullanıcılar için büyük bir sorun.

Peki Web3 dünyasının altyapılarını bu tip merkezi kurumların hegemonyasından kurtarıp, hizmet sağlayıcı ile kullanıcı arasındaki bu güç dengesizliğini biraz daha adil bir eşitliğe doğru (merkeziyetsiz finans örneğinde olduğu gibi) çekebilir miyiz?

Karşınızda DePIN

İşte DePIN diye adlandırılan hareketin içinde bulunan farklı girişimler uzun bir süredir, merkezi kurumların egemenliğindeki altyapıyı merkeziyetsiz hale getirmek için çalışıyorlar. DePIN, ingilizce Decentralized Physical Infrastructure Network (Türkçe meali: Merkeziyetsiz Fiziksel Altyapı Ağları) teriminin kısaltması. Bu girişimlerin temel hedefi, Web2 ve merkezi kurumlar tarafından sunulan ve kritik sayılabilecek altyapıları topluluğun da yardımıyla müşterilere merkeziyetsiz bir şekilde ulaştırmak.

Peki ne tip altyapılardan bahsediyoruz? Aslına bakarsanız, altyapı hizmetlerinin kapsadığı en alttan en üst seviyeye her katman için farklı girişimler kurulmuş durumda. Ancak birkaç alanın daha öne çıktığını görüyoruz. Nedir bunlar?

İlerleyen satırlarda daha detaylı bahsedeceğiz ama şu an için zihninizde canlanması için üç örneğin ismini verelim. Birincisi, daha önce bu satırlarda detaylıca incelediğimiz iCloud ya da Google Drive benzeri merkeziyetsiz veri depolama hizmeti veren Filecoin. İkincisi, merkeziyetsiz olarak Wi-Fi ve mobil telefon hizmeti sunan Helium. Üçüncü ise, merkeziyetsiz harita depolama hizmeti veren (bir nevi Google Maps’in rakibi olan) Hivemapper.

Henüz emekleme aşamasında olsa da ortaya çıkan örneklerden şu an için bu alanı altı temel parçaya ayırmak mümkün1. Her biri ayrı birer yazı konusu olabilecek bu altı alanın birer paragraflık özetini şuraya bırakalım:

  • İşlemci gücü: Belki de en gelişmiş DePIN alanı. Genel olarak işlemci gücüne ihtiyaç duyan müşterilere hizmet veren servislerin bulunduğu bir pazar yeri burası. Bu hizmetleri üç ana bölüme ayırmak mümkün: Veri saklama (ingilizcesi ‘storage’), CPU ve GPU işlem gücü (İngilizcesi ‘compute’), bilgi çekme/erişim (İngilizcesi ‘retrieval’).
  • Wireless hizmeti: İnternete erişim için kullanılan her tür aracının merkeziyetsiz hale getirilmesi olarak tanımlayabiliriz bu alanı. Bir ara bu kategoriye DeWi (İngilizce ‘decentralized wireless’ın kısaltması) denirdi ancak DePIN’in ortaya çıkışıyla birlikte gözden düşerek bu kavramın altına girdi. Temel olarak üç kısma ayrılıyor: Mobil hizmetler, sabit internet ve WiFi.
  • Toptan veri satışı: Veri satışı konusunu kavramak başta zor gelebilir. Belki şu şekilde düşünmek bize yardımcı olabilir: Bize ‘ücretsiz’ olarak sunulduğunu sandığımız hemen hemen her Web2 uygulaması aslında bizim verimizi satarak para kazanıyor. Bu uygulamalar dünyanın en çok para kazanan ve en değerli şirketleri arasında tepede yer alıyorlar. Dolayısıyla veri satışı çok ama çok büyük bir alan. DePIN içinde ön plana çıkan girişimler ise kişisel verilerden ziyade, genel kullanım amaçlı verileri toplama ve satma konusuna odaklanmışlar. Ön plana çıkan girişimler, (yukarıda da bahsettiğimiz) haritalar ve özellikle telefon sensörlerini kullanarak navigasyon benzeri hizmetler sunuyorlar. Bu tip girişimler sensörler aracılığıyla topladıkları ‘daha kaliteli’ verileri kurumsal tüketicilere sunuyorlar. Kim bu kurumsal tüketiciler? Lojistik firmalarından gayrimenkul aracılarına, tarımdan sigortaya geniş bir yelpaze. Bu alanda özellikle ileride yapay zekanın da yardımı ile sensörlerin ürettiği verinin oldukça değerli veri setleri haline getirilmesi mümkün.
  • Hizmet pazar yerleri: Burada öne çıkan konu, özellikle veriye dayalı her tür fiziki dünya hizmetinin merkeziyetsiz olarak verilmesi. İlk akla gelen örneğimiz de Uber. Temel işlevi şoförler ile kullanıcıları bir araya getirmek olan Uber yaptığı bu basit aracılık hizmeti karşılığı ciddi bir komisyon kesen bir Web2 şirketi. Bu alandaki girişimler, sahiplik ve kontrolü lokal operatörlere geri vermeyi hedefliyorlar. Bir başka örnek, özellikle Web3 alanında önemli bir alan haline gelmeye başlayan güvenlik (audit) hizmetlerinin, merkezi kurumlar yerine geliştiriciler ve bağımsız aracılar tarafından verilmesi olarak görülüyor.
  • Dikey reklam ağları: Verinin sahipliğini ve kontrolünü kullanıcıya veren DePIN reklam ağları, müşteri verisiyle ayakta kalan klasik ağlara rakip olmayı hedefliyor. Kullanıcılardan mobil telefonlar aracılığıyla aldıkları verileri (örneğin sağlıklı yaşam için adım sayıları, araba kullanım bilgisi ya da sahip oldukları evcil hayvanlar ile bilgileri) anonim hale getiriyorlar. Sonrasında kullanıcının ihtiyaçlarına uygun reklamları viral kampanyalar aracılığıyla yine onlara sunuyorlar.
  • Enerji hizmetleri: Şimdiye kadar saydığımız alanlar içinde DePIN’in tekelleşme ve kanuni regülasyonlar nedeniyle belki en zorlandığı alan enerji. Bu alanda yeşil enerji üretimini finanse etmekten sanal güç üreticilerine kadar geniş bir kesimde çalışan girişimler için önlerindeki yol oldukça uzun görünüyor.

Blokzincir ve kripto nerede devreye giriyor?

Blokzincir ve kripto dünyasının parası olan tokenler merkeziyetsiz yapıları nedeniyle DePIN dünyasının vazgeçilmez parçaları olarak görünüyor. Yukarıdaki saydığımız tüm girişimlerin token kullanmasının temel birkaç sebebi var. Bunların başında, elbette tokenlerin verilen hizmetin ödemesinde kullanılması geliyor. Blokzincir, pek çok farklı piyasa katılımcısı arasında mutabakat sağlayacak global bir ortak defter fonksiyonunu üstleniyor. Daha da önemlisi, ciddi sermaye gerektiren bu hizmetlerin finansmanı tokenler sayesinde topluluk tarafından kitle fonlaması yoluyla sağlanıyor.

DePIN alanında öne çıkan blokzincir ağının Solana olduğunu görüyoruz. Özellikle Render, Helium ve Hivemapper gibi veri yoğun girişimler, düşük işlem ücreti ve yüksek işlem kapasitesi nedeniyle bu ekosistemi tercih ediyorlar. Blokzincir üzerinde önemli bir değeri üzerinde taşıyan Ethereum ağının ise, üzerine kurulu ikinci seviye çözümlerle bu yarışta yer almaya çabaladığını görüyoruz. Burada, özellikle Ethereum’un güvenliği ile birlikte Solana’nın işlemcisini2 kullanan Eclipse önümüzdeki dönemde ilgi çekebilecek bir çözüm. Bunların dışında doğrudan DePIN için kurulmuş peaq benzeri birinci seviye blokzincirler de mevcut.

DePIN’in sorunları

Kulağa hoş gelse de oldukça zor bir sorundan bahsediyoruz. Zira burada söz konusu blokzincir ağlarının temeli olan yazılımlar değil; öyle olunca işler daha kolay. Yazılımı geliştirmek zor ancak sonrasında dağıtımı maliyetsiz. Burada bahsettiğimiz fiziki olarak ekipmanların dağıtık bir şekilde konumlanması. Burada dağıtık olmaktan kastettiğimiz, donanımların merkeziyetsizlik gereği ayrı lokasyonlarda olmasının yanı sıra veri akışını sağlamak için bizzat farklı noktalarda olması. İşin içine donanım girdiğinde hem ciddi bir ilk yatırım maliyeti hem de (kimi zaman) sürekli bir operasyonel maliyetten bahsediyoruz.

Token sistemi özellikle kullanıcı/yatırımcıların katlandıkları ilk yatırım maliyetini karşılama konusunda yardımcı oluyor ama burada da sıkıntılar var. Tokenler aynı zamanda operasyonel maliyetleri karşılamak için de veriliyor. Burada sürdürülebilir bir yapı oluşturmak kolay değil. Yeterince token dağıtımı yapılmaması durumunda altyapıyı sağlayanların ilgisi kaybolabiliyor. Fazla token dağıtımında ise token adedindeki artış (bir nevi enflasyon gibi) değere negatif etki yapıyor. Bir yandan da, ikincil piyasalardaki token değerinin ciddi volatilite (hareketlilik) göstermesi yatırımın öngörülebilirliğini zorlaştırıyor.

Altyapı projelerinin finansman ihtiyacı sadece ilk yatırım ile sınırlı değil. Sonrasında verilen hizmeti belirli bir kalitede tutabilmek de ciddi bir maliyet. Merkezi dünyadaki çözümler büyük fonlardan temin ettikleri finansman sayesinde gerekli altyapı yatırımını en baştan yaptılar. Bu yapılar elde ettikleri gelirleri kullanarak yaptıkları ekstra yatırımlar ile verdikleri hizmetin kalitesini üst düzeye çektiler. Merkeziyetsiz projeler ilk yatırımı bile kullanıcılardan aldıktan sonraki dönemde yeterli kullanıma ulaşamadıkları için gelir elde etmekte zorlanıyorlar. Bu nedenle verdikleri hizmetin kalitesini artırmaya ayıracak ekstra paraları olmuyor. Verilen hizmetin kalitesi düşük olunca yeni kullanıcı gelmesi de zorlaşıyor. Bu da bu projelerin gelişmesini sürecini daha da yavaşlatıyor.

Gelecekte bu alanda bizi neler bekliyor?

DePIN benzeri fiziki altyapıyı içeren alanların gelişmesi için onlarca yıla ihtiyaç var. Öncelikle bu alana ihtiyacın daha netleşmesi ve elle tutulur hale gelmesi gerekiyor. Sonrasındaysa şu ana kadar yapılan girişimlerin tecrübelerinden yararlanılarak doğru modellerin oluşturulması şart.

Daha kısa vadede ise özellikle yapay zeka alanındaki gelişmelerin DePIN alanının önünü açması muhtemel görünüyor. Şu an için yapay zekanın önündeki en büyük kısıtlardan biri, algoritmaların işlemci gücü ihtiyacı. Merkeziyetsiz yapay zeka çözümleri bu alanda merkezi çözümler ile yarışabilirler3.

Sonuç

DePIN, ideal olarak güzel, uygulama olarak oldukça zor, yapay zekanın gelişmesiyle daha hızlanması beklenen, ama gerçekten hayatımıza girebilmesi için daha birkaç (on?) yıl beklememiz gereken bir alan. Yine de enseyi karartmaya gerek yok, zira bundan birkaç yıl önce yapay zekayı duyanların sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, artık sokaktaki simitçiyle bile bu konuyu konuşabilir hale geldik. Dolayısıyla bu alanı yakından takip etmek, gerek yatırımcı gerekse kullanıcı olarak bizlere fayda sağlayabilir.

Dipnotlar:

  1. Bu altı bölümün isimleri, bu yazının da esin kaynağı olan ve DePIN üzerinde şu ana kadar yayımlanmış en kapsamlı çalışma olan Messari’nin State of DePIN (2023) raporundan alındı. Raporda bahsedilen girişimlerin tokenları ise şu şekilde FIL, RNDR, TAO, AR, AKT, HNT, LPT, IOTX, MOBILE, HONEY, OLAS, DIMA ve WIFI. 
  2. Ethereum’u çalıştıran işlemciye Ethereum Virtual Machine, kısaca EVM, Solana’yı çalıştıran işlemciye ise Solana Virtual Machine (SVM) denmekte. 
  3. Yapay zekaya sorulan soruyu hazmedip uygun bir cevap oluşturmak çok ciddi bir işlemci gücü gerektiriyor. Merkeziyetsiz çözümlerin bu işlemleri zincir üzerinde yapabilmeleri şu an için yüksek maliyet nedeniyle imkansız. Bu da akıllı kontratların bu tip çözümleri kullanmasını mümkün kılmıyor. Herhangi bir modelin ürettiği sonucun sıfır bilgi kanıtı (zk – zero knowledge) sistemler aracılığıyla ‘doğru olduğunun’ teyit edilebildiği noktada bu sonuçların offline olarak kullanımı mümkün. Bunun için de gerekli teknolojinin geliştirilerek sıfır bilgi kanıtı oluşturma maliyetlerinin düşmesi gerekiyor. 

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.

turansert

Yazar: Turan Sert

Eclipse Foundation, Ethereum üzerinde yeni bir Solana Sanal Makine Zinciri ile halka açık Mainnet’i başlattı

Eclipse Foundation Solana VM’yi Ethereum’a kazandırıyor Eclipse Foundation, Solana ve Ethereum topluluğundaki kullanıcılarla birlikte ağın canlı ekosisteminde halihazırda mevcut olan üst düzey projelerle Eclipse mainnet’i kullanıma açıyor.  7 Kasım 2024 – Eclipse Foundation, Ethereum üzerinde inşa edilen ilk Solana Sanal Makine (SVM) L2 olan Eclipse’in halka açık mainnet’ini duyurdu. Eclipse, Solana’nın yüksek hız ve paralel ...

Bağlantıyı kopyala