Bitcoin camiasının – daha doğrusu Bitcoin maksimalistlerinin son dönemdeki yeni ilahı Michael Saylor.
Özellikle son 2 haftadır kripto twitter’ını DeFi’dan, hatta Uniswap coin’den bile daha çok meşgul eden bir zat kendisi.
Kimdir, nedir Michael Saylor?
Kendisi MIT’den mezun olduktan hemen sonra bir IT yazılım ve danışmanlık firması olan MicroStrategy’i kuruyor. MicroStrategy iş zekası, mobil yazılım ve bulut tabanlı hizmetler sunan bir şirket.
İsim artık size tanıdık geliyor, değil mi?
Yaz ayları boyunca elindeki yaklaşık 500 Milton USD’lik atıl nakit ile Bitcoin alan, halka açık, hisseleri borsada işlem gören Micro Strategy firmasının kurucusu ve CEO’su kendisi.
Peki bu yatırım kararına nasıl varıyor?
Pandemi döneminde dijital hayata adaptasyonda önemli kilometre taşlarından bir tanesi de ödemelerde dijital platformların kullanımının artması, akabinde kriptoparalara ana akımda olan ilginin paralel olarak artması diyebiliriz. Bitcoin fiyatındaki ani düşüş sonrası hızlı toparlanma, itibari para dediğimiz devletlerin bastığı para birimlerine olan güvensizlik, geleneksel yatırım araçlarının servetlerin değerini artırmak bir yana dursun korumada bile yetersiz kalması gerek tüzel, gerek gerçek kişilerin alternatif yatırım araçlarına, özellikle Bitcoin’e yönelmesini sağladı.
Saylor’un 2013 yılında Bitcoin’in bir balon veya aldatmaca olduğuna dair görüşlerini yansıtan “talihsiz” twitlerini bir gaf olarak nitelendirirsek 2020’ye kadar geçen sürede fikrini 180 derece değiştirmiş olduğunu söyleyebiliriz.
Saylor’un girişimci yönünden ziyade vizyonerliği de aslında başarısının arkasındaki itici güç olmuş. Şirketin kuruluşu sonrası şirket adına domain satın alırken (sadece microstrategy.com değil aynı zamanda strategy.com domain’ini de satın alıyorlar – sadece 50 USD bedel ile!) Saylor diyor ki, neden kelimelerin domain’ini satın almıyoruz ki. Ve başlıyorlar toplamaya : wisdom.com, usher.com, hope.com, angel.com, speaker.com, alert.com, alarm.com, voice.com. Bu arada sene 1996. DotCom çılgınlığının yavaş yavaş kendini hissettirdiği dönemler.
Hatta madem bu domain’leri satın alıyoruz, neden bunları markalaştırmıyoruz ve farklı iş kolları kurmuyoruz diyorlar. Böylece ilk olarak evdeki alarm sistemlerinin web’e entegrasyonu konusunda faaliyet gösteren Alarm.com kuruluyor. Şu an NASDAQ’da milyonlarca dolar işlem hacmi olan bir şirket. Değer olarak belki milyar dolar seviyesine ulaşmadı ancak yine de 30-40 Milyon USD’lik bir değere sahip.
Daha sonra angel.com markalaştırılıyor. Şirket temel olarak bugünkü Siri’nin daha erken bir versiyonunu herhangi bir telefondan interaktif ses yanıt sistemi olarak kurguluyor. Bu şirketi yaklaşık 125 Milyon USD’ye satıyorlar.
2020’ye geldiklerinde domain satın alma yatırımlarının toplamı 2 Milyon USD oluyor. Üzerine iş modeli geliştirmeden çıplak olarak sattığı voice.com domain’inin Block.One (EOS)’a satışından 30 Milyon USD elde ediyorlar. Aslında bu satış sayesinde Saylor’un kriptopara ekosistemi ve özellikle Bitcoin’e ilgisi başlıyor.
Vizyonerlik, inovatif girişimcilik ve zeka ile birleşince bir şeyi keşfettikten sonra onu ticari hale getirip sürdürülebilir gelir yaratmak birikim ve efor gerektiren bir şey. Michael ve ekibinin bu konuda oldukça başarılı olduklarını görüyoruz.
Bitcoin kararına gelince; şirketin elindeki 500 Milyon USD’ın aslında eriyen bir buz kütlesine benzediğini farkettiklerinde acilen aksiyon almaları gerektiğini anlıyorlar. Dünyanın en büyük hedge fonunun kurucusu Ray Dalio’nun da “nakit çöptür!” söylemi bu karardaki etkenlerden biri oluyor. Bunun üzerine alternatifleri değerlendirmeye başlıyorlar:
• Şirketin kendi hisselerini satın almak : operasyon için 4 yıl gerekiyor ve o kadar vakit yok.
• Gayrımenkule yatırım yapmak : Covid sonrası gayrimenkul fiyatlarında düşüş olmakla birlikte yatırım için halen olması gereken fiyat seviyesine gelmediğini düşünüyorlar.
• Blue-chip bir hisseye yatırım yapmak (Apple, Amazon, Google, FB gibi) : hisse fiyatlarının yükseldiği gibi düşmesi de mümkün. Yani riski simetrik buluyorlar.
• Altın, gümüş ve Bitcoin : Son yatırım grubu olarak bu üçlüye karar veriyorlar ama hangisini seçecekler?
Saylor tecrübelerini göz önüne alarak şöyle bir karar veriyor: yatırım yapılacak varlık öncelikle asimetrik risk taşımalı. Yani fiyatı evet yarısına inebilir, ama yukarı çıkma potansiyelinin 10 kat olması gerekiyor.
Diğer yandan son 10 yılda para kazandıran stratejinin toplum için temel bir ihtiyaca yönelik bir konunun dijital alanda hakim bir ağını yaratmaktan geçtiğini görüyor. Google bilgi toplama konusunda bunu başarmışken, Apple mobil iletişim, Amazon alışveriş ve ticareti dijital alanda yaratıyor.
Bitcoin’in gerek 100 Milyar USD’lik piyasa değerinin en yakın rakibinden 10 kattan fazla olması, gerekse de paranın dijital hakim ağını yönetmesi yatırım kararında önemli bir etken oluyor.
Saylor kaybetmekten korkan birisi değil. 2003 yılında şirket hissesi 333 USD’den 42 sente kadar düşmüş. Neredeyse iflasın eşiğine gelmiş bir şirketi bugünlere getirmeyi başarmış ve haklı olarak da bunun gururunu yaşayan birisi.
Temmuz 2020’de kararı aldıktan sonra 2 büyük tranş halinde toplamda 425 Milyon USD’lik alım yapılıyor. İlk tranş Ağustos’ta 250 Milyon USD karşılığı 21,454 BTC, ikincisi ise Eylül’de 175 Milyon USD karşılığı 16,796 BTC. Böylelikle toplamda 38,250 BTC alımı gerçekleştiriyorlar. Bu alımları piyasa dinamiklerini etkilememek için oldukça sistematik ve makul tutarlarla toplamda 74 saat süren 88,617 işlemde tamamlıyorlar.
Gelinen noktada aslında yapılan işlem oldukça cesur diyebileceğimiz bir adım. Micro Strategy sadece yeni bir finansal varlık sınıfının doğmasını sağlamadı; aynı zamanda Bitcoin’in dijital altın söylemini destekleyecek nitelikte bir yatırım aracı olabileceğini, sadece bireylerin değil, kurumsal yapıların da bu varlığı tanıması gerektiğini tüm dünyaya gösterdi. Hem de halka açık bir şirket tarafından!
Bu yatırımın doğru veya yanlış bir karar olup olmadığını zaman bize gösterecek. Ancak işin felsefesini anlamaya çalıştığınızda şu açıkça görülüyor:
• Para evrimleşiyor.
• Geleneksel finans ve yatırım araçları artık servet koruma vasıflarını yitiriyor.
• Dijital hayatın gereği yatırım varlıkları da artık dijital doğuyor, dijitalleşmiyor.
• Kurumsal kripto adaptasyonu önümüzdeki dönemde kaçınılmaz olacak.
Ülke mevzuatlarındaki yeni düzenlemeler ile bankaların kripto varlık saklama ve cüzdan hizmetleri vermesine yönelik onaylar çıkıyor. Tüm bunlar kriptoparaların yaygın kullanımında önemli bir etken olan kurumsal adaptasyon için gerekli zemini hazırlayan faktörler… Şirket yöneticilerinin de şimdiden bu konuda gerekli hazırlıklarını yapmaları, yatırım veya tahsilat kanallarında kripto varlık ve ilgili teknolojilerin entegrasyonu için çalışmaları önem kazanıyor. Çok geç kalmadan. Çünkü artık herşey hızlı ve dinamikler bir anda değişebiliyor!
