NFT çılgınlığı artarak devam ediyor sayın seyirciler! Aşağıda gördüğünüz tweet, NFT’ler hakkında bestelenmiş ve icra edilmiş bir şarkının NFT’lenmiş formunu satan Elon Musk’ın daha dün (15 Mart) attığı tweet. Tweet’e cevaplar yazmışlar, bir kişi demiş ki: “Elon Abi, bu tweet’i de NFT’le ve satışa çıkar.”
I’m selling this song about NFTs as an NFT pic.twitter.com/B4EZLlesPx
— Elon Musk (@elonmusk) March 15, 2021
NFT çılgınlığından bir kaç dakika olsun kafamızı kaldırıp perdenin arkasında olan bitene bakmak istiyorum. Çok derin bir dönüşüm oluyor şu anda, 500 yıllık, hatta bir görüşe göre (yazının sonuna bakınız) belki de 2500 yıllık bir dönüşümün içinde, kırılma noktasındayız. Tüm bu Elon Musk ve “JPG dosyası açık arttırma ile 60 küsur milyon dolara satıldı” gibi NFT geyikleri bu durumu çok hafifletiyor insanların gözünde, ama etsin.
Şu anda gözümüzün önünde insanlık tarihinde çok önemli bir dönüm noktası geçiliyor. Fiziksel olarak üretim yapılan ilk 15,000 yıllık insanlık tarihinde, ilk defa dijital üretim yapma ve çoğaltma devri şimdi gerçekten başladı.
1992 yılı sonunda yazmaya kalkıştığım ama bitirmek kısmet olmayan doktora tezimde, bir gün internet üzerinde sanatsal, yaratıcı işlerin dağıtımı olursa bunların o günkü sosyal ve teknolojik (sosyo-teknolojik) değer yaratma ve ödeme sistemleri içinde kullanılamayacağını, alınıp-satılamayacağını iddia etmiştim. Bu alım-satımın yapılabilmesi, yani yapılan üretimin dijital ağda karşılığının ödenmesi için internetin doğasına uygun, bu demek ki, merkezi olmayan yeni bir para/değer sistemi gerekeceğini öngörmüştüm.
O zamandan bu zamana geçen 28 yıl içinde oluşan tüm world wide web ve benzeri oluşumlar, tüm o HTTP, SMTP protokoller vesair ileri karakollar meseleyi tam devre kapatamamıştı.
İnternet bugüne dek hep su kaçırıyordu!
Sonunda blokzinciri protokolü geldi ve su kaçıran deliğin üzerinde çalışmalar da başlamış oldu. Ve gördüğümüz gibi bu değişim ile para sisteminin de implosion’u başlamış oldu. Implosion, içine patlamak demek. Kendi ağırlığı ya da kendi hesapsızlıkları ve ahlaksızlıkları sonucunda dünyanın merkez bankalarında üretilen merkez paraları içine patlamaktalar. Bu durum artık durdurulamıyor…
Üretim Biçimi Açısından NFT’ler
Üretim biçimi (mode of production) diye bir kavram vardır. Bu kavramı ortaya atan ve dünyanın dikkatini bu konuya çeken kişi Karl Marks (1818-1883) isimli düşünürdür.
Marks’a göre üretim biçimi kavramı, üretim araçları ile üretim yaparken dahil olduğumuz sosyo-teknolojik ilişki biçimleri, mülkiyet tanımları, güç ilişkileri, toplumun üretim araçlarını nasıl kontrol ettiği, hukuken bu araçların nasıl tanımladığı, kullanım iznini hangi şartlarla verdiği ve buna benzer pek çok başka soruyu içinde barındırır. Üretim yapanların birbirleri arasındaki tüm ilişkiler de bunlara göre biçimlendirilmiştir.
Marks üretim yapabilme kabiliyeti ile sosyal ilişki biçimlerini temelde derin çelişki içinde bulmuş ve bu durumun ileride kapitalizmin içine doğru patlamasına neden olacağını söylemişti. Bugünden geriye baktığımda Marks’ın bazı öngörüleri doğru ve enteresan geliyor ama şu anda yaşadığımızın gerekçesini tamamen bambaşka olarak algılıyorum. Şu anda sınıfsal bir dönüşüm görmüyoruz, global bir yıkım görüyoruz. 1989’da yıkılan Berlin duvarının getirdiği yıkımının 1000’lerce kat büyüğünü yaşıyoruz.
Şu anda internet ve dijital ağlar sayesinde üretim biçimleri tamamen değişiyor, dönüşüyor. Bu dönüşüm mülkiyet konusunu da tartışmaya açtı, daha da açacak. Paylaşımlı mülkiyet kavramını artık yadırgamıyoruz.
Tüm merkezi yapılar, bu arada “merkezi devlet” de yıkıma doğru hızla ilerliyor. Yani, Karl Marks’ın zamanında hayaleti bile olmayan dijital kavramı ile beraber dünya çapında işleyen ağlar üzerinde ekonomik döngüler yeni haller alıyor. Artık merkezi olarak üretilen (yaratılan) para ile dijital olarak hızla dağıtılabilen ve milyonlarca kopyası çok hızlı ve bedava yapılabilen eserler alınıp satılamıyor. Bunu yapmak için yeni ve özgün bir yöntem var, o da üreten kişilerin yaptıkları üretim ile beraber blokzinciri üzerinde birlikte kayıt altına alınmaları ve bunu kriptolojik bir belge ile imzalamaları. Bu belgeye NFT diyoruz.
Tabii ki, tüm bitcoin’ler ve tüm ether’ler ve tüm coin’ler birer NFT aslında. Hemen hepsi non-fungible bunların. Cebimizdeki TL’ler dolarlar ise tamamen fungible. Fungible demek, tekil ve ayrıştırılabilir olmayan demek. Kaydi paralar tekil kayıt altında olmamaları yüzünden de tekil eserleri göremiyorlar, onlara dokunamıyorlar, onları indeksleyemiyorlar dolayısıyla onların alım satımında işe yaramıyorlar.
İşte su kaçıran şey bu eski para sistemiydi. Bu sistemi nereden başlatalım? Sümer’den mi? Hayır, orada da bu tür bir kayıt vardı, tabletlerde net olarak muhasebe kaydı yapılıyordu. Ama milattan 500 yıl önce Lidya’da altın sikke ile “fungibility” kavramı doğdu. O zaman için bu çok devrimsel bir buluştu. Bir altın para ile diğeri tamamen aynıydı ve ayırt edilemiyordu. Demek ki kapitalizm aslında Karun ile Lidya’da başlamış! Marks hayatta olsaydı da bunu duysaydı…
Şimdi yeni bir üretim biçimi içindeyiz. Bu yeni üretim biçimi ile eksiden bildiğiniz hiçbir şey artık su kaldırmıyor. Su kaçıran delikli çanaklar artık birer birer kırılıyor. Bankalar postane oluyor. Merkez bankaları plastikten içi boş binalar haline geliyor. Ben çocukken ilk kumbaram 1930’ların Ankara’sındaki merkez binası şeklindeydi ve plastikten yapılmıştı. Çocukluk hayalim gerçek oluyor! Taa 1550’lerde ilk defa Jean Bodin tarafından hayali kurulan ulus-devlet bu haliyle kartondan bir fasad oluyor. Hani film setlerinde vardır ya, önden görüntü Paris’in taş binasıyken aslı 25 cm. derinliğinde bir kartonpiyerdir, devletler de ona benzemeye başlıyor.
Bu defa egemenlik bireye geçiyor. Üreten bireye. Üretim kral oluyor, üretim devletin temel direği, hayatın esası oluyor. Bence bu engellenemez bundan sonra.
NFT’leri ve Elon’un yaptıklarını bir sirk çılgınlığı olarak algılamanız mümkündür. Ama öyle yapmayın yanılan siz olursunuz; bir sirk izlemiyoruz şu anda, yeni bir çağın ortaya çıkışını izliyoruz tüm dünya olarak.
Şu anda gözümüzün önünde insanlık tarihinde çok önemli bir dönüm noktası geçiliyor: birey olabilmek olanağı geldi, bireysel ve toplumsal üretim devri şimdi gerçekten başladı.