Bitcoin (BTC) $ 62,056.63 0.03%
Ethereum (ETH) $ 2,420.57 0.19%
BNB (BNB) $ 565.69 1.82%
Solana (SOL) $ 143.42 0.12%
XRP (XRP) $ 0.532054 0.03%
Cardano (ADA) $ 0.351086 0.42%
Dogecoin (DOGE) $ 0.109853 0.77%
Al veya Sat Paribu

DeFi – Buzdağının Altında Neler Var? – 2

   önce yayınlandı , Son güncelleme    önce

Okuma Süresi: 8 dk

Paylaş:

Geçtiğimiz haftaki yazımızda DeFi uygulamalarından ve ürünlerinden bahsetmiş, genel bir tanımını yapmıştık. Bu haftaki yazımızda biraz daha gelişim alanlarına değineceğiz.

DeFi uygulamalarında değerlendirdiğimiz paramız batarsa diye korkalım mı? Finansal ve teknolojik açıdan iki cevap verelim bu soruya.

Finansal açıdan korkmaya gerek yok. Çünkü borç alanların borcunu geri ödememesi sebebiyle paranın batma ihtimali yok (daha doğrusu oldukça düşük). Protokoldeki kodlamalar borç alanın yatırdığı teminat yetersiz seviyeye düştüğü anda teminatı likide edip mevcut borcu kapatacaktır. Bu sebeple borç alınan para batmayacağından siz de havuza yatırdığınız parayı geri alacağınıza emin oluyorsunuz.

Ancak teknolojik açıdan riskiniz yoktur diyemiyoruz. Kodlama dünyasından bahsediyoruz. Kodumuzun açığı var mı; doğru çalışmaya devam edecek mi; yönetici anahtarlarının yetkisi nereye kadar geçerli, değerlemeler için dışarıdan alınan fiyatlamaların (Oracle) yanlış kullanılması ve/veya müdahaleye açık olması ve benzeri konular işlemlerdeki teknolojik risk boyutunu oluşturmaktadır.

Riskler Nelerdir?

Havuza borç verenlerin değil ama borç alanların bir riskinden bahsetmeliyiz. Borç alanların teminat oranlarını sürekli takip etmeleri gerekmektedir. Örneğin ETH kilitleyip DAI borç alma işleminde teminat oranı %125 olsun. Bu oranın anlamı şu: kilitlediğiniz ETH’un aldığınız borç tutarına oranı %125’in altına düşerse (yani ETH değer kaybederse), teminatınız sizin iradeniz dışında likide edilip borcunuz otomatikman kapatılacaktır. Bu sebeple siz de alacağınız borcun 1,25 katından da fazla mesela 1,5 katı – 2 katı kadar ETH kilitliyorsunuz. Ve ETH’un ani değer düşüşü olur mu diye sürekli takipte kalıyorsunuz.

DeFi’da bahsetmemiz gereken bir başka risk unsuru ise yaygınlaşacak olan yönetim tokenlarının belli merkezlerde toplanması. Bu riski açıklamaya başlarken bile merkezileşmeden bahsediyoruz. Yönetim tokenlarının çoğunu ele geçiren kişi veya kişiler protokolde topluluğun çıkarına ters gelecek kararlar alabilirler. Bu bir risk midir? Evet, ama böyle bir durumda artık merkeziyetsizlikten bahsetmiyor durumda olacağız. Bu aşamaya kademeli olarak yaklaştıkça genel ilgi, genel katılım azalacak, kişiler zarar görmeden sistemden, protokolden ayrılmış olacaklardır.

Borç alma işlemlerini yakın gelecekte, bir başka projede teminatsız yapmamız mümkün müdür? 

Bu tür projeleri yakında göreceğimizi düşünüyorum. Bankalar da bazı kredileri teminatı olmadan vermektedirler; örneğin ihtiyaç kredileri. Müşterinin borcunu ödememesi durumunda takip ve tahsilat için kanundan da aldığı yetki ile krediyi tahsil etmeye çalışır. Buna rağmen tahsil edemedikleri olacaktır. Bunları da paketleyip varlık yönetim şirketlerine onda bir, yirmide bir değerine satmaktadırlar.

Biz de benzer yapıda bir proje geliştirip bu tür işlemleri kodlara aktaramaz mıyız?

Projede kaynak toplayan ve bu kaynağı plase eden iki kanal olacak. Toplanacak kaynağa hiçbir şekilde “mevduat” diyemeyiz. Kanunlarımıza göre mevduat toplama yetkisi sadece bankalara tanınan bir imtiyazdır. Toplanacak kaynağa şimdilik “proje ortaklığı, kitle fonlaması, yatırım fonu katılma payı” benzeri bir şekilde bakalım.

Bu havuza kaynak aktaracak kişi ilk olarak iki konuya konsantre olacaktır: Ne kazanacağım ve ne kadar risk taşıyor olacağım. Bu soruların cevapları plasman kanalındadır.

Borç verme işlemlerimizi tranşlara ayırabiliriz: Örneğin Nişantaşı’nda muayenesi olan diş hekimlerine verilen borçlar, yaş meyve sebze ile uğraşan KOBİ’ye verilen krediler gibi. Bunların risk seviyeleri, batık oranları ve faiz oranları tranşa bağlı olarak değişecektir. Siz de risk ve getiri tercihinize bağlı olarak istediğiniz tranştaki havuza kaynağınızı aktarabilirsiniz.

Ancak konu mevzuat açısından borç verdim, tahsil edeyim diyecek kadar basit değil. Konunun, ticari hukuk, bankacılık kanunu, borçlar kanunu, çek kanunu, SPK, BDDK ve MASAK gibi boyutları da vardır. Gerekli düzenlemelerin yapılması ve mevzuatın izin vermesi durumunda kitle fonlaması (şu an için Türkiye’de sadece yatırım bazlı olan kitle fonlaması tanımı yapılmıştır), borç senedi temliki, kefalet veya yatırım ortaklığı benzeri bir yapı ile kripto para dünyasında alacakların tahsilatı yönetilebilir.

Özellikle bireysel borçlanmalarda repütasyonun önemli bir konu olduğunu düşünmekteyim. Bu platformlarda bireysel ödemelerde yapılan aksaklıkların kişinin repütasyonuna yansıtılacak bir veri paylaşım platformu kurulmalıdır. Blokzincir tabanlı scoring uygulamaları önemli bu noktada. Kişinin yapacağı bir geç ödeme veya hiç ödememe durumunda bundan sonra sistemi kullanmakta türlü zorluklar, kısıtlamalar ve maliyetlerle karşılaşacağı bir sistem oluşturulmalıdır. Bütün bunların yapılabilmesi için ön koşul, kripto paraların mevzuatta tanımlanması ve hukuktaki mevcut gri alanlarının tamamıyla temizlenmesidir.

DeFi’da başka sorunlar da vardır

İlk aklımıza gelen, sistemin ve kullanımının oldukça karışık olmasıdır. Hem de farklı açılardan karışık:

–        Hangi ürün, nedir, ne işe yarar konusu karışık

–        Nerede ve nasıl işlem yapılır konusu karışık

–        Kar/zarar yapısı, içerdiği risk konusu karışık

–        İşlem yapmak için bilgisayarıma ne indireceğim, nasıl kuracağım, cüzdanımda neler yapmam gerekiyor konusu da karışık.

Kaynağımı aktarırsam protokole; faiz de kazanıyorum, oy verme hakkı da. Ancak bankalardaki mevduatta olduğu gibi devlet güvencesi yok. Devlet güvencesini bırakın, kötü bir durumda muhatap olacağınız bir karşı taraf da yok. Kötü bir durum kasıtlı yapılan bir müdahale de olabilir, sizin yaptığınız kullanım hatası ve/veya yanlış bir işlem de olabilir.

Son günlerde DeFi’n bu kadar çok gündem olmasının sebebine gelirsek…. 

DAO ile ilk tanışmamız 2016[1]’da olmasına rağmen bugünlerde ne oldu da yoğun bir şekilde konuşmaya başladık  DeFi konusunu?

Compound ve Balancer sebebiyle.

Compound; aslında bir lending ürünü. Merkeziyetsizliğe oldukça yakınlaşmış bir ürün. Borç alma ve borç verme faiz oranlarının nasıl belirleneceği de kodlara gömülmüş durumda. İki çeşit token mevcut; cToken ve COMP. cToken diğer ERC20 tokenlar gibi işleyen bir sabit para. Fiat para ile alıp satamıyorsunuz. Protokole kilitlediğiniz varlık karşılığında otomatik olarak üretiliyor. Mesela protokole USDC kilitlediğinizde aynı tutarda cUSDC üretiliyor. Bu token ile faiz kazanıyorsunuz. İstediğiniz zaman bunları USDC’ye veya Tether’e dönüp, sonra da fiat paraya dönebilirsiniz. İki senelik geçmişi var.

Şubat 2020’de duyurulan ve 15 Haziran’da dağıtımına başlanan COMP ise bir governance token. Yani protokolün yönetimi ve alacağı kararlar için size oy hakkı veren, protokol üzerinde karar verme ve yönetme hakkı veren bir token.

Biri (cToken = cUSDC) para yerine geçiyor, alım satım yapıyorsunuz. Diğeri ise (COMP) sistemde karar vermenizi, oy vermenizi sağlıyor; governance token. Compound’ın çalışma prensipleriyle ilgili kararlarına veya protokoldeki değişikliklere katılıyorsunuz. Para yerine geçen havuza sunulan veya çekilen likidite ile otomatik olarak üretiliyor veya yakılıyor. Yönetim tokenı olan COMP ise her 15 saniyede bir yarım adet olarak üretiliyor.

Kendi sitesinde Comp’un tanımı: Algoritmik ve otonom faiz oranı protokolüdür.

cUSDC’nin arzı veya yakılması sisteme kilitlenen diğer kripto varlıklarla belirleniyor. Ancak COMP ise her ETH bloğuyla beraber yarım adet ihraç ediliyor. ETH bloğunun yaklaşık 15 sn’de bir oluşturulduğunu düşünürsek, dakikada dört blok, saatte 240 blok ve günde 5.760 blok üretilmektedir. Bunun yarısı kadar yani 2.880 adet COMP günlük olarak ihraç edilmektedir. Yıllık ihraç edilecek adet yuvarlak olarak 1 milyon adet ve 10 milyon adede ulaşana kadar üretimi devam edecek. Şu an 2.5 milyon civarında üretilmiş COMP olduğuna göre yaklaşık yedi sene boyunca bu ihraç devam edecektir.

Dağıtıma 15 Haziran’da başlandı, 18 Haziran’da Poloniex’te 23 Haziran’da Coinbase’de işlem görmeye başladı. İşlem görmesiyle beraber fiyatı 3-4 kat artışla 400 dolar seviyelerine çıkarak, oradan da bir günde 250 dolar seviyelerine gevşedi. Zaten geçtiğimiz haftanın en çok konuşulan konusu olmasının sebebi de buydu. Hem hayatımıza yeni girmiş olması hem de girer girmez büyük kazançlar sağlamış olması.

Bu durum 2017 ve 2018’deki ICO dalgasını aklımıza getiriyor. Ancak o dalgada gelecekte olacak getirilere ve kullanım yaygınlığına yatırım yapıyorduk. Ancak bu sefer mevcut bir projenin, başlamış olan bir projenin ürününü satın alıyoruz.

Başarılı bir ürün veya protokol veya DeFi platformu olarak gördüğüm COMP borç alma ve verme piyasasına derinlik getirdi. COMP işlem görmeye başladığından itibaren ilk üç günde borç alma piyasası 100 milyon dolardan 400 milyon dolara çıktı.

COMP’un benzer ürünlerden önemli bir farkı araya cUSDC üretimini bir katman olarak eklemesidir. Atomic loan işlemlerinde bir kripto para kilitleyip bir başka kripto para alırsınız. COMP’ta ise kilitlediğiniz kripto varlık karşılığında cUSDC ihraç edilmesi ve dolayısıyla da kilidi bozduğunuz kripto varlık için de ilgili tutar kadar cUSDC’nin yakılmasıdır.

Sonuç…

Çok renkli bir dünya açıldı önümüzde. Çok farklı içerik ve mahiyette risk yaratabiliyor ve/veya yönetebiliyoruz. Şimdilik bir avuç kripto sevenin veya bir avuç bilgisayar kurdunun elinde olmakla beraber yaygınlaşması için biraz uğraşmamız gerekmektedir.

Hesap açmak, selfie çekmek, kimlik ve pasaportumuzu paylaşmak, bankaya bir sürü evrak ve kişisel bilgimizi vermek yok bu sistemde. Sadece internete ihtiyacımız var.

Finansal okuryazarlık dediğimizde artık içine kripto paraları, cüzdan kullanımlarını da koyuyoruz. Ancak DeFi’yı da koyalım mı derseniz; bence finansal okuryazarlığın ötesinde olan bir konu şimdilik.

Benzer ürünlerin sayısının yakın zamanda artacağını söylemek büyük bir kehanet olmayacaktır. DAO yapıları görme sıklığımız her geçen gün artacaktır.

Not : Bu yazı dizisini hazırlamamda katkıları olan eşim Dr. Vedat Güven’e sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.

[1]  Kötü bir tanışma oldu aslında. Ethereum platformu hayatımıza girdikten yaklaşık 10 ay sonra, 2016 Mayıs’ında “The DOA” adlı oluşum kitle fonlamasına (crowd funding) çıktı ve 150

milyon dolar fon topladı. Projeleri finanse etme amacıyla kurulan fonda yatırımcılar sahip oldukları dijital hisse jetonları (governance token) vasıtasıyla hangi projeye girip girmeyeceklerine ve ne kadar finanse edeceklerine dair hisseleri oranıyla oy vermektedirler. Böylece yatırım kararları bir başkana veya bir yöneticiler grubuna değil tüm gruba ait olmaktadır. Ancak kodlardaki bir açık sebebiyle korsanlar sistemden yüklü miktarda ethereum çalınca, otonom çalışmanın ruhuna aykırı olacak şekilde işlemler durduruldu ve bir miktar ETH kurtarıldı. Zaten bu olayla birlikte zincirde mecburi çatallanmaya (hard fork) gidilerek ETC ve ETH ayrımına gidildi.

 

ebruguven

Yazar: Ebru Güven

İyileştirmeli mi Yoksa Yıkıp Yeniden mi Yapmalı?

Bir tarafta Bitcoin ruhuyla parasal sistemi çağın ihtiyaçlarına göre tamamen baştan inşa etme arzusu, diğer tarafta ise geleneksel finans oyuncularının sistemsel sorunları iyileştirerek aynen devam etme iradesi.  Dünyanın içinde bulunduğu bu değişim, dönüşüm ve hatta yıkım konjonktüründe, bu süreçleri açıklamak için çokça kullanılan (ve zaman zaman da birbirine karıştırılan) 2 İngilizce sözcük var; innovation ve ...

Bağlantıyı kopyala