Şimdiye kadar geleneksel bankaların en önemli hizmet gelir kalemlerinden olan para transferleri günümüzde artık blokzincir teknolojisinin en yaygın kullanım alanı.
Henüz bu teknoloji kitleler tarafından yaygın olarak kullanılmıyor olsa da global bankalar, dijital dünyada “kullanıcı” tercihlerindeki değişimi ve hızlı evrimi artık yakından takip ediyor ve öncelikle kendisini hedef alan bu “yıkıcı yeniliğe” karşı tedbirler almaya çalışıyor. Tabii sadece rakip olarak blokzincir tabanlı finans çözümleri, merkeziyetsiz cüzdan yapıları veya dijital varlık alım/satım uygulamaları değil, aynı zamanda “kullanıcılarına” fiziki şubelere ihtiyaç kalmadan, tamamen online bankacılık hizmeti veren Challenger bank dediğimiz yapılar da geleneksel bankacılık yapılarını tehdit eden unsurlar. Konvansiyonel bankalar “müşteri” tanımından “kullanıcı” tanımına geçmedikleri sürece, önümüzdeki yıllarda En Büyük Bankalar sıralamalarında bildik isimlerin yerine çok daha farklı banka adlarını göreceğiz gibi.
Önemli Adımlar Kaydedildi
Para transferi işlemlerini, blokzincir tabanlı uygulamalara kaybedeceğini gören birçok banka, bu hizmetleri bir süre daha elinde tutabilmek için, geçtiğimiz yıllar içinde çeşitli blokzincir projeleri gerçekleştirmek üzere önemli adımlar kaydetti.
Özellikle ufak miktarlardaki para transferlerinin hızlı ve daha az maliyetle gerçekleştirilebilmesi amacıyla birçok banka Corda veya Ripple gibi platformların ağlarına dahil olurken, bazı bankalar da mevcut bankacılık uygulamalarını blokzincire taşımak üzere banka içi veya dışı kaynaklar ile proje çalışmaları yaparak patent başvurularında bulunuyor. Bloomberg tarafından yapılan bir araştırmaya göre sadece 2018 yılında bankalar blokzincir araştırmaları için 1.7 Milyar USD harcadı. Sırasıyla para transferleri, menkul kıymet takas işlemleri, dolandırıcılık tespiti, siber güvenlik ve ticaretin finansmanı en çok yatırım yapılan alanlar oldu.
Bu kapsamda birçok patent alarak sektörün öncülerinden olan JP Morgan; önce kurumsal müşterilerin para transferleri için sabit bir dijital para (JPM Coin) çıkaracağını duyurdu, akabinde IIN adlı projesini devreye aldı. Uluslararası para transferlerinde işlem onaylarının daha hızlı ve sürtünmesiz bir şekilde sonuçlanmasını sağlayan, gayrimerkezi bir iletişim sistemi olarak kurgulanan Interbank Information Network – IIN (Bankalararası Bilgi Ağı) bünyesinde Ocak 2020 itibariyle yaklaşık 400 banka bulunuyor.
Sadece para transferleri değil ticaretin finansmanı, kurumsal finansman, sendikasyon kredilerinde dokümantasyon ve kredilerin fiyatlama talepleri gibi süreçleri blokzincir üzerinde deneyen BBVA, HSBC, Santander gibi bankalara sık sık rastladık geçtiğimiz dönemler içinde. Özellikle kimlikte sahteciliğin yaygın olduğu Uzakdoğu’da bankaların önemli maliyet kalemlerinden birini oluşturan KYC – “müşterini tanı” süreçlerini blokzincire taşıyarak daha verimli ve düşük maliyetli bir ortak akışı kurgulayan banka konsorsiyumları oluştu.
Belirsizliker Çalışmaların Önünde Engel Oluşturuyor
Ancak regülasyonlardaki belirsizlikler, teknolojinin ticari uygulamalara yaygınlaştırılması ve rakip tarafların bir araya gelmesinde yaşanan zorluklardan dolayı, şimdiye kadar yapılan çalışmalar pilot veya butik çözümlerden öteye maalesef geçemiyor.
Buna mukabil kurumsal adaptasyonun daha yaygın hale getirmek üzere çalışmalar da yapılmıyor değil. Singapur’da ülkenin para otoritesi MAS, JP Morgan ve Singapur merkezli global yatırım şirketi Temasek iş birliği ile aynı ağ üzerinden farklı döviz cinsleri ile uluslararası para transferi imkânı sunan bir blokzincir altyapısının pilotunu geliştirdi. Bu proje MAS’ın yürüttüğü Project Ubin’in 5.modülünü oluşturuyor. Ubin tamamlandığında ağlar arası entegrasyon yeteneği sayesinde, özel borsalar ile dijital varlıkların ödeme karşılığı takas işlemleri, akıllı kontratlara dayalı olarak ticaretin finansmanı, şartlı para transferleri, yeddi emin hesapların işleyişleri 7/24 çalışacak şekilde dağıtık kayıt sistemine taşınmış olacak. Bu şimdiye kadar yapılmış oldukça kapsamlı, çok sayıda partinin bir araya geleceği yaygın bir kullanım alanı olmayı vaat ediyor.
Almanya ve İsviçre Öncülük Ediyor
Bankacılık sektöründe kripto varlıklara yönelik uygulama alanlarını ise Almanya ve İsviçre’de gözlemliyoruz.
İsviçre’nin Finansal Piyasalar Denetleme Kurumu (FINMA) geçtiğimiz yılın son çeyreğinde oldukça önemli bir karara imza attı ve iki kripto varlık alım-satım platformuna bankacılık lisansı verdi. Dünyadaki ilk örnek sayılabilecek bu cesur karar ile Sygnum Bank ve Seba Bank kripto cüzdan entegrasyonları ile kripto varlık saklama, takas, bulundurma hizmetlerinin yanı sıra regüle bankacılık hizmetlerini de entegre olarak sunabilecek. Sygnum Bank diğer yandan Singapur MAS’tan da Sermaye Piyasaları İşlem lisansı alarak dijital varlık yatırım fonu işlemleri konusunda kapsamlı bir hizmet vermek üzere altyapı çalışmalarına odaklandı.
Bir diğer önemli karar ise Almanya’dan geldi. Alman Federal Meclisi Kasım 2019’da çıkardığı yasa ile 2020’den itibaren bankalara kripto varlık satış ve saklama hizmeti sunmalarına izin veren yasayı meclisten geçirdi. Bu kapsamda bankaların yanı sıra kripto para borsalarıyla birlikte dijital varlık gözetimi hizmeti sunan şirketlerin de lisans başvurusunda bulunmaları şartı getirildi.
Kurumsal adaptasyon için önemli bir araç olan saklama hizmetlerinin regüle ve denetlenen yapılar olan bankalarca yapılacak olması, ilerleyen dönemlerde hem blokzincir teknolojisinin yaygınlaşması hem de kripto paraların gündelik hayatta daha fazla yer almasını sağlayacak önemli adımlar olarak kabul edilebilir. Ülkemizde de bu bağlamda benzer çalışmaları ve yapıcı, ekosistemi destekleyici kararların alınıyor olmasını diliyoruz.