Ekim 2008’in gelecekte, dünya tarihindeki önemli kırılma noktası dönemlerinden biri olarak anılacağından eminim. Wall Street’in çöküşüne, banka hisselerinin yerle bir olmasına ve Lehman Brothers gibi bir devin batışına tanıklık etmenin dışında, ilerleyen gün ve aylarda FED’in trilyonlarca dolar basmasına neden olacak kurtarma hareketinin de başlangıcı bu tarih.
Kripto ekosistemi için ise bir milat niteliğinde. 31 Ekim 2008 tarihinde metzdowd.com’da Kriptografi başlığı altındaki bir mailing grubuna iletilen 9 sayfalık bir makale ile Bitcoin ilk kez Şifrepunk’ların üyesi olduğu bu grup ile paylaşılarak kamuya duyuruldu.
Nakamoto’nun Hayali
Satoshi Nakamoto imzası ile paylaşılan makalede “kişiden kişiye” elektronik nakit sistemi anlatılıyor, ve kriptografi, zaman damgası, iş ispatı gibi yazılım yöntemleri sayesinde finansal kuruluşların aracılığına ihtiyaç kalmadan para transferi yapma imkanı sunuyordu.
Nakamoto, Bitcoin’in çıkış amacına ve felsefesine uygun olarak, global krize sebep olan finansal kuruluşlara, ve bunları kurtarmak için tonlarca karşılıksız para basan hükümetlere tepkisini 3 Ocak 2009’da Bitcoin hayata geçtiğinde ilk işlem bloğunun içine yerleştirdiği mesaj ile dile getiriyordu : “The Times 03/Jan/2009 Chancellor on brink of second bailout for banks” – The Times gazetesinin o günkü manşeti; İngiliz Maliye Bakanı’nın Bankalar için ikinci bir kurtarma paketinin eşiğinde olduğunu anlatıyordu.
O günden bugüne geçen 10 yıldan biraz daha uzun bir süre içinde Bitcoin önderliğindeki kriptopara ekosistemi ve dayandığı blokzincir teknolojisi de kendi içinde çeşitli aşamalardan geçerek evrimini sürdürdü.
Kriptoparalarda Dün, Bugün ve Yarın
2015 yılında akıllı kontratların blokzincir teknolojisine uygulandığı Ethereum’un hayatımıza girmesi ile Bitcoin’in vadettiği para transferi mevhumundan artık neredeyse herşeyin sahiplik transferinin şartlı olarak yapılması mümkün hale geldi – böylece blokzincir teknolojisinin uygulama alanları inanılmaz boyutlara ulaştı. Sadece Bitcoin değil, binlerce yeni kriptoparanın yaratılması, otonom organizasyonların oluşturulması ve alternatif finansman imkanlarının da geliştirilmesi sağlanabildi. Peki teoride hal böyleyken pratikte durum ne idi?
Nakamoto vizyonu “kişiden kişiye” derken bireyleri kapsıyordu, yani global krizde en çok zarar gören kesimi. Bugün gelinen noktada Bitcoin’in amaçladığı “bireysel benimsenme ve yaygınlığı” yapamadığını söylemek yanlış olmayacak.
2017 yılına gelindiğinde bu defa ICO’lar ile ayrı bir evreden geçti kriptopara ekosistemi. Binlerce çöplük projenin daha sadece fikir aşamasındayken milyarlarca dolar fon toplayabildiği çılgın bir dönem. Yükselişi muhteşem olduğu kadar düşüşü de en az onun kadar muhteşemdi. 2017’nin sonlarına yaklaşırken de USD’ye endeksli ilk kriptopara Tether ile tanıştık, ve Bitcoin, tarihinde şimdiye kadar gördüğü en yüksek fiyata, 20 Bin USD sınırlarına ulaştı.
Peki kriptoparalar bu arada alışverişlerde ödeme sırasında değişim aracı olarak kullanılmaya başlandı mı? Tek tük örnekler hariç pek değil. Tabi Silk Road gibi dark web’de faaliyet gösteren yasadışı online platformlardaki ödemeler ve hacker’ların tercih ettiği fidye ödemeleri hariç. Ve maalesef bu yafta da özellikle Bitcoin’in yakasına kara bir leke gibi yapışmış durumda. Halen Bitcoin’in kara para aklama ve uyuşturucu para trafiğinde kullanıldığını savunan ciddi bir kesim var. Sanki USD şimdiye kadar hiçbir zaman ne insan ve uyuşturucu ticareti, ne de kara para aklamada kullanılmadı ve kullanılmıyor! Ama güvenli liman dendiğinde akla gelen ilk kavram ne? Tabi ki USD!
Bitcoin fiyatının atmosfere yaklaştığı bu dönem – Aralık 2017 ve hemen öncesi – Bitcoin ve kriptoparaların ana akım medyada uzun süre gündemi meşgul etmesini ve insanlar arasında bir ilgi oluşmasını sağladı. Bu dönem yeni kriptopara borsalarının da türediği bir dönem oldu. Sadece merkezi borsalar değil, blokzincir teknolojisinin vadettiği merkeziyetsizlik doğrultusunda merkeziyetsiz borsalar denilen DEX’lerle de tanışmış olduk.
Peki kitlesel adaptasyonda ne duruma geldik? Bireysel kullanım olarak sadece trade amaçlı, anlık veya kısa dönemli kar amacıyla işlem yapan yatırımcıların olduğu bir ortam haline geldi kriptopara ekosistemi. Eski borsacı veya foreks’çilerin “kriptopara oynadığı”, marjinli işlem imkanı sağlayan platformlar ile iyice katmerlenen bir nevi dijital kumarhane! Trade ettikleri token’ların hangi amaçla üretildiği, nasıl bir ihtiyacı karşılamak için geliştirildiği konusunda hiçbir fikre sahip olmadan, bu projelerin izahnamelerini okumadan, araştırma yapmadan, sağdan soldan duydukları veya piyasadaki dolandırıcıların elinde spekülasyona açık hale gelen token’lara yatırım yapan bu kitle içinde ellerindeki tüm birikimlerini yatırıp kaybedenleri de gördük. Bu kısa yoldan, hızlı para kazanma hırsına sahip kitlenin yanında araştırarak, projeye inanarak uzun vadeli yatırım amaçlı kriptopara satın alıp bekleyen bilinçli bir kitle de var tabii ki. Ancak farkındaysanız hep yatırım amaçlı kriptopara edinimini konuşuyoruz. Halen gündelik hayattaki kullanıma, yani alışveriş için yaygın bir örnekten bahsedemedik.
Gündelik hayatta kullanıma gelmeden önce son günlerin en gözde uygulamaları DeFi’dan da bahsetmeden olmaz. Bir önceki yazımda da bahsettiğim, yatırımcı rasyonalitesinin iyice kaybolduğu, 9 Milyar USD’nin üzerinde varlığın kilitlendiği, merkeziyetsiz finans diye adlandırılan yeni kripto evreni!
Farklı borç alma – borç verme mekanizmaları ile çalışan, likidite havuzlarının bulunduğu, oldukça komplike yapıların olduğu bu sistemde de başarılı bir protokol gün geçmiyor ki hemen kopyalanarak türevi çıksın, ve onun da “sözde herhangi bir değerinin olmaması gereken yönetişim tokenleri”nin fiyatları uzaya kadar fırlasın! O kadar irrasyonel bir ortam ki, yapılan karı realize etmek istediğinizde, yani “gelirinizi hasat etmek” istediğinizde ödeyeceğiniz transfer ücretleri bütün faiz gelirinizi neredeyse yok ediyor! Hani kriptoparalar ve blokzincir teknolojisi, yüksek masraflar ödeyerek işlem yapmak zorunda kaldığımız banka ve finans kuruluşlarına bir alternatif olacaktı? Hani merkeziyetsizdi?
Herşey hala deneysel bazda. 11 yıl geçti. Bu süre içinde rüştünü ispatlayan bir tek Bitcoin var – o da dijital altın olarak konumlanabiliyor. Halen Starbucks’tan kahvemizi BTC ile alamıyoruz, öyle değil mi?
Çare Kurumsal mı?
Ne olacak da kriptopara kullanımı şeytanın bacağını kırarak geniş kitlelere yayılacak?
Bunun tek bir yolu var gibi görünüyor: Kurumsal adaptasyon!
Birçok şirket ve kuruluş, geçtiğimiz dönem içinde birçok alanda blokzincir teknolojisini deneysel veya kalıcı olarak iş modellerine oturtmaya çalıştı, bir kısmı başarılı oldu. Özellikle tedarik zinciri, ticaretin finansmanı, gıda ve ilaç güvenliği, lojistik alanlarında başarılı networkler oluştu. Her ne kadar Bitcoin blokzincirinin kamusal şeffaflığına ulaşan modeller olmasalar da amaca hizmet eden, bilginin güvenliğini sağlayan dağıtık kayıt sistemleri ve akıllı kontrat uygulamaları gördük ve görüyoruz.
Peki bunların kaçı – kurumsal blokzincir çözümlerinden bahsediyoruz – kriptopara ödemeleri ile entegre çalışıyor? Neredeyse “0”.
Bunun arkasında yatan bir çok sebep sayabiliriz. Ama ilk önce söylenen sebep : kriptoparaların volatilitesi. E ama USD’ye, TL’ye endeksli kriptoparalar da var!? Volatilite kısmı ilk etapta hızlıca çözümlenebilecek bir konu bence. Ancak şu an stabil dediğimiz bu kriptoparaların ağırlıklı olarak Ethereum blokzincirinde çalışıyor olması, Ethereum blokzincirinin de DeFi protokollerinin oluşturduğu trafik nedeniyle tıkanma noktasına gelmiş olması, işlemlerin gerçekleşmesi için çok yüksek ücretlerin ödenmesi gerektiği göz önüne alınırsa tam bir kısır döngü!
Bunun dışında sistemin kullanılabilmesi için kurumsal cüzdan güvenlikleri, özel anahtarların güvenliği, bu cüzdanlarda tutulacak varlıkların denetimi, kontrolü, sigortası, bu cüzdanların tutulacağı emanet yapılar, bu cüzdanların içindeki varlıklara erişimin kimler tarafından nasıl yapılacağının net olması, kişisel suistimale mahal vermeyecek erişim kontrollerinin oluşturulması gibi engelleri sayabiliriz. Diğer yandan kurumun seçeceği blokzincir altyapısının hem güvenlik, hem ölçeklik, hem de merkeziyetsizlik sorunlarını çözüyor olması, hem de diğer blokzincir ağları ile konuşabiliyor, veri transferine imkan sağlıyor olması gerekiyor.
Tüm bunları yapabilecek bir çözüm var mı? Benim bildiğim kadarıyla hayata geçmiş projelerin içinde kısmi olarak çözüm sağlayanlar – veya sağlayacağını vadedenler – var. Yeni geliştirilecek protokoller ile entegre ödeme hizmetleri sunacak platformların hayata geçmesini merakla bekliyor olacağız.
Geçtiğimiz ay 250 Milyon USD değerindeki sermaye yedekleri ile Bitcoin alımı yapan MicroStrategy isimli halka açık bir Amerikalı IT şirketinin, yatırım amaçlı da olsa bilançosuna dijital bir finansal varlık sınıfı olarak Bitcoin’i dahil etmesi oldukça heyecan verici bir gelişme idi. Yatırım amaçlı da olsa bu kadar yüksek tutarda bir Bitcoin alımını özellikle halka açık olan bir şirketin yapması önemli.
Yine geçtiğimiz haftalarda JP Morgan ile ConsenSys’in anlaşması – JP Morgan’ın Quorum’u ConsenSys’e devretmesi ve yine ConsenSys’e yatırım yapması – ilerleyen dönemlerde kurumsal kripto adaptasyonunda yeni kapılar açılmasını sağlayabilir.
Diğer yandan PayPal’in de kriptopara cüzdan hizmeti vermeye başlayacağını duyurması – dönem dönem bu tür açıklamaları kendilerinden duyuyor olsak da:)) – yine heyecanla karşılanan bir gelişmeydi geçtiğimiz haftalarda.
Sonuç olarak geniş kitlelerin kriptopara kullanımının artması için bireysel okuryazarlığın – hem finansal, hem teknolojik – olması gerektiğini defalarca irdeledik. Ancak harcayacak mecra olmadan, paranın değişim aracı olarak kullanılacağı bir alan yaratılmadan biz istediğimiz kadar adapte edelim, cüzdandaki varlık yatırım aracı olarak durmaktan veya kısa vadeli trade amaçlı kullanılmaktan öteye geçemeyecek. Galiba çare Starbucks 🙂