bitcoin
Bitcoin (BTC) $ 70,652.93 0.65%
ethereum
Ethereum (ETH) $ 3,577.52 0.18%
bnb
BNB (BNB) $ 586.99 1.39%
solana
Solana (SOL) $ 185.23 1.57%
xrp
XRP (XRP) $ 0.620992 0.16%
cardano
Cardano (ADA) $ 0.651252 0.67%
dogecoin
Dogecoin (DOGE) $ 0.216642 16.64%

Web3 Cumhuriyeti

affinidi web 3 0i finansal hizmetlere getirmek icin adim atti

Bir süredir Web3 deniliyor bizim yıllardır “blokzinciri teknolojisi” dediğimiz şeye. Toplu halde tüm araç-gerece deniliyor, akıllı kontratlarla token yapmak ve bunlarla iş modelleri kurmak vs. hepsinin toplu adı oldu Web3.

Bu yazımda size Web3 nereden geldi, daha önemlisi nereye gidiyor bunu anlatmaya çabalayacağım. Biraz da yakın zamanda ortaya çıkmış olan [Web3 mü, Web 3.0 mı] isimlendirme karmaşasına da bir son vermek istedim.

İnterneti üç aşamaya ayırmak gerekiyor:

  1. Web1 denilen ilk aşama, ki bence 1992 ile 20o6 arası denilebilir, internetin (daha doğrusu Web’in) merkeziyetsiz bir yapıda olduğu ve merkezi kontrolün olmadığı bir dönemdi. Bu dönemde monetizasyon, yani kullanıcı ve üreticilere para kazandırma yöntemleri ki bunlara iş modeli de deniliyor, henüz olgunlaşmamıştı. Ortalıkta bolca Web sayfası vardı ve e-ticaret ve online bankacılık gibi faaliyetler fiziksel dünyanın 2 boyutlu web sayfalarına uyarlanmasından ibaretti. A16Z adlı yatırım şirketinin ortaklarından Chris Dixon’un bir blog yazısında güzel bir paragraf var1:

“Açıklayıcı bir benzetme, 2000’lerde yaşanmış olan, Wikipedia ile onun merkezi rakibi Encarta arasındaki rekabettir. 2000’lerin başında, Encarta daha iyi konu kapsamı ve daha yüksek doğruluk oranı ile çok daha iyi bir üründü. Ancak Wikipedia çok daha hızlı gelişti, çünkü ademi merkeziyetçi, topluluk değerlerine ilgi duyan aktif bir gönüllü topluluğuna sahipti. 2005 yılına gelindiğinde Wikipedia, internetteki en popüler referans sitesiydi. Encarta ise 2009 yılında kapandı.”

  1. Web2 denilen ikinci aşama, 2006 ile 2020 arasındaki dönemdi. Bu dönemde Google, Facebook gibi firmalar web’in özgür ve açık yapısını hiçe sayıp, kimse engel olamadığı için kapalı internet bölgeleri kurdular. Bu kapalı bölgelere kullanıcı çekip, onların ilgisi ve verileri satılmaktaydı. Reklam iş modeli ile satın alanlar da ticari şirketlerdi. Reklam iş modeli bu iki firma tarafından o şekilde tekelleştirildi ki, dünyanın tüm reklam şirketleri birer birer iflas ederken bu iki dev teknoloji firması tüm dünyanın reklam giderlerini kasalarına aktarmaya başladılar. O dönemde adlandırmayı Web 2.0 şeklinde yapmışlardı ama artık bunu değiştirip nokta ve sıfırsız yazıyoruz. Yazılımcı jargonundan halka doğru sıçrama yaptık zira!
  2. 3)  İşte şimdi artık Web3 çağına girdik. Sanırım bunu başlatmak için doğru zamanlama 2020 yazıdır. Geçen sene bu dönemlerde artık Web3’ün temelleri zaten çoktan atılmış, ana platform olan Ethereum üzerinde DeFi ve NFT gibi yeni işletme modelleri çıkmaya başlamıştı. Web3 kısa bir tarifle, internetin kullanıcılar ve inşa ediciler (içerik üreticiler) tarafından sahip olunduğu, bu sahipliğin de token’lar üzerinden sağlandığı yeni internettir.

2000’lerin ortasında “user generated content” diye bir konu moda olmuştu, herkes bunu konuşur olmuştu. UGC diye de kısaltması vardı, kullanıcıların içerik ürettiği siteler ve oyunları anlatıyordu bu tabir… Biz de o sıralar müşterilere hizmet veren bir dijital ajansken, bu akıma kapılıp gelene gidene UGC anlatıyorduk, Kullanıcıların içerik ürettiği siteler, oyunlar tasarlamak o zamanın modasıydı. Mesela fotoğraf siteleri vardı, Friendster isimli olanı bir ara ünlüydü, sonra MySpace vardı çok kaotik bir yerdi ama dolu genç ve müzik grubu vardı içinde. O aralara birden Facebook çıktı ve bizden kendi ismimizi yazmamızı istedi. Biz de verdik. Diğer kullanıcı içeriği ile oluşturulan siteler arasından sıyrılmayı bildi. Daha app kavramı yoktu, bunların hepsi siteydi. Paralel olarak Google da YouTube isimli bir siteyi erken erken satın aldı ve arama motorunda kullanmakta olduğu (o da GoTo isimli bir şirketten araklama olan) kendi reklam modeline dahil etti.

O gün bu gündür bu iki firmanın ve ardından gelmiş olan Apple app store gibi, “closed garden” kapalı bahçe yapılara mahkum olduk. Evet inovasyon vardı, mesela YouTube ile çok rahat video izlenebiliyordu ve gelirinin yarısını içerik üreticileriyle paylaşan bir şirketti. Ama işte hepsi o kadar. Sömürünün dibi oldu Facebook ve Google alt şirketleri, o kadar ki kurucuları Larry ve Sergey kaçtılar gittiler, gözden ırak yaşamlar sürdürüyorlar şimdi (utançtan).

Bu yoldan geçen tüm kapalı devre içerik toplayıcı siteler birer ikişer bu dev kurumların kontrolüne geçti. Whatsapp, Instagram aslında bağımsız çıkışlar idi ama hızla Facebbok tarafından satın alınıp tekel paketine dahil edildiler.

İşte bu Web2 döneminde içerik üreticileri ve biz kullanıcılar hep sömürüldük. Bizim üzerimizden bir kaç merkezi tekel milyarlarca dolar kazandı ve bizi sömürmeye devam ediyorlar. Gelirlerinden bir kısmını bizimle paylaşmayı bize çok gördüler. “Zaten hızlı ve güzel servisi bedava alıyorsunuz, daha ne istiyorsunuz” dediler bize. Sonra arkamızdan işler çevirerek biz kullanıcıların verilerini manipule ettiler, siyasi propaganda ve rekam amaçlı satmakla kalmadılar bir de ürettiğimiz içerik üzerinden psikolojimizle onayarak bize istemediğimiz işler yaptırdılar.

Sömürünün ne düzeyde olduğuna Spotify üzerinden örnek vereyim:

Bu servisin kullanıcısıyım ve her ay para ödüyorum ve kullanıcı olarak makul bir hizmet alıyorum. Üreticiler için ise iş hiç iç açıcı değil (cümleyi hızlı okuyabildiniz mi?): Toplam 8 milyon sanatçı Spotify üzerinden gelir elde ediyor ancak bunlardan sadece 14,000’i yılda 50,000 dolardan fazla gelir elde ediyor. Tabii parayı bir de yapımcılarla ve yayıncı şirketlerle bölüşüyor. Kalan 7 milyon 986 bin sanatçı ise bunun altında, hatta çok çok altında gelir elde edebiliyor. İşte bu nedenle de tüm müzisyenler ve besteciler Spotify dediğinizde dişlerini gıcırdatıyor.

Web3 ile durum değişiyor! Artık üreticiler için dev blokzinciri platformu Ethereum (ve arkasından gelen ufaklıklar) var. Halk arasında NFT denilen, ama biz teknisyenler için adı ERC-721 olan bir inovasyon ile artık üreticiler kendi ürünlerinin satış ve dağıtımını kendileri denetleyebilecekler. Bankaya ya da başka aracılara gerek kalmadan kendi ürünlerini tüketici ile buluşturabilecekler.

Peki, okuyucu bu noktada sormaz mı: “Sakın bu dev kurumlar şimdi gelip Web3’ün de sahibi veya kontrolcüleri olmasınlar?” Sorar elbet…

Ben de derim ki, (sadece ben demiyorum tabii, tüm aklı başında Web3 teorisyenleri, mesela Naval da aynı şeyi söylüyor2)

“Then, who owns the platform underneath, its contributors own the platform instead of corporations own the platform. All the people who are pro-co-op and who are pro- collectivism should be embracing this because now we can own the platforms that we are actually building with our collective creative efforts. Finally, developers love this because the code is now open instead of being closed.”

Diyor ki: Bu yeni platformun (Web3’ün) yeni sahipleri katkıda bulunanlar oluyor. Bu defa sahipler şirketler ol(a)mayacak. Bu defa malın sahibi kooperatifleşmeyi ve kollektif üretimi seven üreticiler olacak. Ayrıca yazılımcılar da bu yapıyı çok benimsiyorlar zira burada herşey açık kaynak.

Sonuç: 

Web3, tüm Web2 karanlık devri boyunca tekelci şirketlerin eline kendi rızamızla verdiğimiz bilgilerimizin, ilgilerimizin ve ürettiğimiz eserlerimizin bize mülkiyetini ve denetimini geri veriyor. Bunu sağlayan blokzinciri platformları ve tekonolojisi. Bundan sonra kooperatif kafası geliyor, kollektif mülkiyet denilen şey geliyor, hep solcu kavramlar bunlar. Hatırlayın, sosyalizm, komünizm adı verilen sistemler aynı Web2 gibi çarpıtılmış ve yetkiler halkın elinden alınarak merkezi idarelere verilmişti. Daha doğrusu sistemleri merkeziyetsiz işletmeyi başarabilecek araçlar henüz yoktu, icat edilmemişti. Şimdi hakiki halk [ = kamu] denetimi ve sahipliği gelmektedir. Yaşasın Web3 cumhuriyeti!

Referanslar:
1) https://cdixon.org/2018/02/18/why-decentralization-matters

2) Bu yazıda Naval Ravikant ile Chris Dixon’un beraberce Tim Ferriss ile yaptıkları söyleşiden epey yararlandım. Bu söyleşinin linki: https://tim.blog/2021/10/28/ chris-dixon-naval-ravikant-transcript/

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.

btchaber bh logo

Cemil Şinasi Türün

30 yılı aşkın tecrübesiyle fintech ve pazarlama dünyasındaki öncü isimlerden olan Cemil Şinasi Türün bilgisayar oyunlarından üç boyutlu sanal dünyalara kadar pek çok çalışmaya imza attı. Yerel ve uluslararası firmalar için kampanyalar hazırlayan Türün; teknoloji, blokzincir, kripto para ve dijital varlık konularında projeler üretti.
https://cemilturun.medium.com/





Blokzincirin ve kripto paraların, geleceği nasıl değiştireceğini bugünden öğrenin.
btch x banner
btch youtube banner
Bağlantıyı kopyala