Trump iktidara geleli bugün tam bir ay oluyor. Bu bir ayda önümüzdeki dört yılda dünyada ve ABD’de çok fazla değişiklik olacağını ilan eden hadiseler yaşandı. Bu yazıda bunlardan bazılarını analiz etmeye çalışacağım.
Tarihi günler yaşıyoruz!
Geçen dört yılda Biden ve ona sufle vermiş olan Amerikan Derin Devleti, Ukrayna’da büyük maceraya girdi, 350 milyar dolar parayı bu savaşa gömdü. Söylendiğine göre Volodimir Zelensky isimli komedyen bunun yarısını halkından çaldı. Bir milyona yakın, belki daha da fazla ölümle sonuçlanan Ukrayna-Rusya savaşının gerçek bilançosu yakında ortaya çıkacaktır. Şu aralar ABD’nin yeni yönetimi ile Rusya, Suudi Arabistan’da barış görüşmeleri içindeler.
Rusya ile yakınlaşma, savaşın barış ile çözümlenmesi kararı, İsrail’de ateşkesin sağlanması, Ukrayna’nın NATO’ya girmeyeceğinin ilanı, hızlı bir içine dönme ve Avrupa’ya verilen tarihi ayar… Bunların hepsi ilk 30 günde gerçekleşti.
Çok hızlı bir icraat…
Trump ve ekibi, yani bakanları ve yardımcıları 20 Ocak’ta onay alır almaz çok hızlı bir icraat içine girdiler. İlk 10 günde daha önce görülmemiş sayıda fazla iş yaptılar. DOGE isimli fazlalıkları atma ve ziyanları engelleme dairesinin başındaki Elon Musk, 20’li yaşlarda çok parlak gençlerden oluşan 50-60 kişilik bir grup kurarak devletin ziyan ettiği kaynakları ortaya çıkarmaya girişti. İlk ortaya döktükleri devasa kaçak, USAID isimli kuruluşun yurt dışına yolladığı milyarlarca dolarlık otomatik ödeme sistemi oldu. Bu yapı, anlaşıldığı kadarıyla Afganistan’daki Taliban militanlarının karıları ve çocukları da dahil olmak üzere Amerikan devletine düşman olmuş kişi ve kurumlara her ay milyonlarca dolar yolluyormuş. Tabii bu ifşaatlar büyük şok yarattı Amerikan kamuoyunda. Para yollananlar arasında yabancı yayın organları ve Trump aleyhine çalışan gazeteler, web siteleri ve daha birçok sinsi kuruluş olunca şaşkınlığın ve şokun derecesi de arttı.
Elon Musk’ın ülke kaynaklarından kaçırılan veya kara deliğe kaçan en az bir trilyon doları bulup geri getireceğini söylemesi bu çalışmanın yakından izlenmesine de sebep oldu.
Gerçekten de onca işinin arasında buna da zaman bulan Musk’ın tüm bu çalışmaları hangi zamanda nasıl halledebildiği merak konusu. Bu arada Musk’ın çocuklarının sayısının da geçen ay 13’e eriştiğini belirtmem gerek.
Avrupa’ya verilen tarihi ayar
Başkan Yardımcısı J.D. Vance Münih Güvenlik Konferansında Avrupalı generallere ve savunma bakanlarına öyle bir ayar çekti ki sanırım etkileri yıllarca sürecek, bu konuşma yıllarca hatırlanacak. Bu ayar Avrupa’ya demokrasiden uzaklaştıkları, özgürlükleri unuttukları, Romanya’da resmi seçimleri gerekçesiz iptal ettirdikleri gibi ağır suçlamaların eşliğinde adeta bir ebeveynin çocuklarına azarı havasında gerçekleşti. Sadece 21 dakika süren konuşmanın sonuna doğru salonda suratlar düştü, neredeyse ağlamaklı hâle gelen izleyiciler görüldü. Sonlara doğru Vance şu cümleyi dahi kurdu: “Eğer biz Amerika’da
Greta Thunberg’e 10 sene katlandıysak, sizler de Avrupa’da Elon Musk’a üç-dört ay katlanabilirsiniz.”
Gerçekten de Vance’in konuşması dünyada dengelerin değiştiğini, yeni bir politik düzlem oluştuğunu ilan eden tarihi bir konuşmaydı, çok önemliydi. Yeni politik düzlem ne demek onu açıklayayım şimdi:
Tek kutuplu dünyadan dört kutuplu yeni dünyaya geçilmesinin başlangıcındayız. Tarihi günler yaşıyoruz. Aynı 1945 sonrası dünyada yeni bir düzlem oluştuğu ve iki kutuplu Soğuk Savaşın başladığı gibi, aynı 1991 Sovyetlerin çöküşünden sonra tek kutuplu Amerikan jandarmalığında bir global düzlem oluştuğu gibi, şimdi de yeni bir politik düzlem oluşmakta. Şimdi Amerika Birleşik Devletleri dünya jandarmalığından çekiliyor. Geride bıraktığı “power vacuum” yani güç boşluğu bir değil iki, belki de de üç dünya gücü tarafından doldurulacak.
Yani bundan sonra dünya denizlerinde ABD ordusunu ve donanmasını ticaret filolarını korurken görmeyeceğiz. Oysa bu durum 1945’ten bu yana sürmekteydi. Sovyetlerin o zamanlarda denizlerde bir üstünlüğü yoktu sadece karalarda kuvvetliydi ve ideolojik olarak da birçok ülkeyi kendi tarafına çekebilmişti. Ancak 1991’deki Doğu Bloku çöküşü sonrası ABD tek başına bir dünya imparatorluğu kurmuş gibiydi ve öyle davranmaktaydı. Bu tarihten sonra Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya gibi ülkelerde girişilen ve başarısız sayılabilecek maceralardan sonra, artık hem finansal stabilitesini sağlamak hem de rezerv para olarak varlığı her geçen gün tehdit altına giren dolara bir çare bulabilmek, artan borçlarıyla baş edebilmek istiyor.
Bu zaten birkaç senedir gerçekleşmekte olan bir eğilimdi ama adı konmamıştı. İlk defa geçen gün ABD’nin yeni hükümetinde Savunma Bakanı olan Pete Hegseth tarafından açıkça söylendi. Dolayısıyla Trump tarafından değilse de yardımcısı Vance ve Savunma Bakanı Hegseth tarafından ifade edilen bu yeni düzlem artık inşaat safhasını tamamlamış ve yürürlüğe girmiştir diye düşünebilirsiniz.
Peki dünya artık dört kutuplu olacaksa diğer üç kutup ne olacak? Bir defa, Asya’da Çin’in liderliğinde bir güç odağı belirmiş durumda. ABD’nin bir önceki dönemde jandarmalığında kullandığı istasyonlar Avustralya, G. Kore ve Japonya gibi ülkeler dahi Çin’in ekonomik etkinlik sahasına girebilir. Zira ABD’nin Asya’dan da çekilmesi söz konusu. Ya da beklenmedik bir hadise olacak ve Pasifik’te bir ABD-Çin savaşı patlayacak. Pentagon’un bu son olasılığa karşı da hazırlıklı olduğuna emin olabilirsiniz.
İkinci güç olarak Avrupa vardı ama bu kıta da hızla ekonomik gücünü ve karizmasını yitiriyor. Vance’in konuşması da bu duruma tüy dikti, adeta bunu açık etti. Üçüncü olarak, Rusya ve onun yeni kuracağı iki eksende yer alacak yakın ülkeler olacak sanıyorum. Ama Ukrayna savaşına konsantre olan Rusya (ABD’den boşalan) güç boşluğunu henüz doldurabilecek gibi durmuyor. Önce biraz toparlanması lazım. Ancak her halükârda Trump
2.0 idaresinin “body language”inden, yani vücut hareketlerinden çıkan sonuç, artık eskisi gibi dünyada macera arayıp dolar dağıtacak, demokrasi yerine ara ülkelerde kukla idareler peşinde koşacak bir idare olmayacakları. Bakalım önümüzdeki dönem neler gösterecek.
ABD’yi küresel kripto lideri yapma yaklaşımı
Bir de Trump 2.0 yönetiminin kripto paralar ile ilgili durumuna bakalım.
Trump 2.0 yönetimi, 20 Ocak’ta başlayan ikinci döneminde, kripto paralara karşı belirgin olumlu bir tutum sergiledi. Bu tutum, Trump’ın ilk döneminde kripto paraları “dolandırıcılık” olarak nitelendiren duruşundan önemli bir farkı yansıtmakta. Bu tutum değişikliği, 2024 Kasım’ında yeniden seçilmesinden bu yana hem politik eylemlerle hem de yeni söylemiyle kendini göstermekte.
Yönetimin kripto paralara yönelik olumlu tutumu birkaç temel eylem ve vaatte açıkça görülüyor. 23 Ocak 2025’te Trump, ABD kripto para endüstrisini desteklemeyi amaçlayan bir icra emri imzaladı. Bu emir, “dijital varlıkların sorumlu şekilde büyümesi ve kullanımı” üzerinde duruyor ve 180 gün içinde kapsamlı bir düzenleyici çerçeve geliştirmek üzere Dijital Varlık Piyasaları Çalışma Grubu’nu kuruyordu.
Bu emir ayrıca, bankalar tarafından kripto kabulünü kısıtlayıcı görülen SEC’nin SAB 121 muhasebe rehberi gibi politikaların gözden geçirilmesini öneriyor. Ayrıca, devlete bağlı kurumların merkez bankası dijital para birimlerini (CBDC) teşvik etmesini açıkça yasakladı. Bu, Trump’ın kampanyasında CBDC’leri engelleme vaadine paraleldi, sonuçta dolara dayalı stabilcoinlerin büyümesini teşvik edecektir.
Trump 2024 kampanyası sırasında ABD’yi “kriptonun başkenti” yapma sözü verdi ve ulusal bir stratejik Bitcoin rezervi önerdi. Hükümetin 2023 sonu itibarıyla 5 milyar doların üzerinde olduğu tahmin edilen Bitcoin varlıklarını satmak yerine elinde tutmasını vadetti.
SEC başkanı olarak kripto yanlısı bilinen eski SEC komiseri Paul Atkins’in aday gösterilmesi, yaptırım eylemlerini azaltma ve sektörü destekleyen kural koyma yönünde bir geçiş niyetini işaret ediyor.
Yönetimin bakan seçimleri de bu tutumu pekiştiriyor. Atkins’in yanı sıra Trump kripto piyasalarında deneyimli olan Cantor Fitzgerald’ın CEO’su Howard Lutnick’i Ticaret Bakanı olarak ve David Sacks’ı Dijital Varlıklar Çalışma Grubu’nu yönetmek üzere “AI ve Kripto Çarı” olarak atadı.
Bu seçimler, kripto savunucularını kilit politika yapım rollerine entegre etme yönünde bilinçli bir çabayı gösteriyor. Ancak bu kripto yanlısı tutumunun incelikleri ve olası riskleri de yok değil. Yönetim deregülasyonu ve yeniliği desteklerken, eleştirmenler Trump’ın ailesiyle birlikte başlattığı World Liberty Financial gibi kişisel mali çıkarlarının (örneğin WLFI tokeni gibi) çıkar çatışması yaratabileceğini vurguluyor.
Özetle, Trump 2.0 yönetiminin kripto paralara karşı tutumu, deregülasyon, dijital varlıkları ekonomik bir öncelik olarak teşvik etme ve CBDC’lere karşı çıkma ile karakterize olan, ABD’yi küresel bir kripto lideri olarak konumlandırmayı hedefleyen destekleyici bir yaklaşım olarak göze çarpıyor. Bu tutum, Biden yönetiminin kriptoya düşmanca tutumuyla tezat oluşturuyor. Ancak bu politikaların uzun vadeli nasıl uygulanacağı ve tarafsızlığı dikkatle izlenmeli.