Geçenlerde Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Talat Çiftçi’nin harika bir makalesine rast geldim. Birçok konuda hemfikir olduğumuz Talat Hoca’nın harika değerlendirmesini sizlerle paylaşıyorum.
“..COVID-19 salgını kısıtlamalara neden olduğunda internet kullanabilmek sokağa çıkmadan pek çok işi yapabilmek imkanı sağladı. Alıştığımız şekilde çalışmaya ve eğitime devam edilemeyince, hatta tamamen evlere kapanmak zorunda kalınca internetin önemi daha fazla anlaşıldı. Bu dönemde yaklaşık 2,5 milyar insanın internete ulaşabildiği ve 1,5 milyar öğrencinin de uzaktan eğitim alabildiği tahmin ediliyor. Yüz yüze eğitimin yerini tamamen almasa da, uzaktan eğitimin bu öğrenciler için bir fırsat yarattığı söylenebilir. İş dünyasında toplantılar ve iletişim de elektronik ortamda gerçekleştirildi. Ayrıca, evlerde geçirilen zaman arttıkça insanlar internette daha fazla dolaşmaya, video seyretmeye ve bilgisayar oyunları oynamaya başladılar.
Geriye dönüp bir hatırlayalım: COVID-19 salgına dönüştüğünde pek çok ülkede karantina uygulamaları başladı. Üretim ve hizmetler önemli ölçüde aksadı. Karantina sırasında enerji tüketimi, iş yerlerinin kapalı olduğu tatil günlerinde görülen seviyelere indi. Salgın döneminde pek çok şirket uzaktan çalışmaya ve çevrimiçi toplantılara yönelince yollarda tüketilen enerji de düştü.
Pandemi döneminde uzaktan eğitimin yaygınlaşması, yüz yüze eğitime kıyasla % 90’a varan seviyelerde enerji tasarrufu yapılabileceğini gösterdi. Ancak bu miktar ülkeden ülkeye ve okuldan okula farklı şekilde gerçekleşti diyebilirim.
Tabii, iş yerlerindeki enerji tasarrufu kadar olmasa da evlerdeki tüketim arttı. Petrol ürünlerinin tüketimindeki azalma ilginç bir rekorun kırılmasına neden oldu. Hatırlarsak, Petrol fiyatları eksi rakamları bile gördü. Çoğu büyük şehirde hava kirliliğinin azaldığı fark edildi. Bu deneyim bize, internet üzerinden iş yaparak çevreye olumlu etki edebileceğimizi gösterdi.
Pandemi döneminde internet kullanımındaki artış eğitim ve çalışma yaşamı ile sınırlı kalmadı. Evde daha fazla zaman geçiren insanlar sanal ortamda spor ve müzik programlarını izlemeye hatta müzeleri gezmeye başladılar. Seminer, sergi ve fuarlara uzaktan katıldılar. Bilgisayar oyunları ve kripto para kullanımı arttı. Bir taraftan Google ve Yandex gibi arama motorları, diğer taraftan da Amazon ve Alibaba gibi alışveriş şirketleri yükselişe geçti.
Tabii, insanlar daha uzun süre internet kullandıkça, iletişim altyapıları zorlanmaya başladı. Gün boyunca internet üzerinden alınan dersler, yapılan yazışmalar, izlenen videolar ve oynanan oyunlar beklenmedik bir yoğunluğa hatta kesintilere neden oldu. Sonra, bu durum bir başka “uyanışa” yol açtı diyebilirim. Bugün, internet kullanımının ortaya çıkardığı enerji tüketimi konuşuluyor.
Acaba şu bilgiden haberi olan kaç kişi var? İnternette sadece birkaç sayfa okunduğunda bir çaydanlığı kaynatacak kadar enerji harcanabiliyor. İzlenen haberler yanında indirilen resimler ve raporlar çevreye kilolarca karbondioksit salınmasına neden oluyor. Küresel ölçekte hizmet veren internet sunucular dünyada en çok enerji tüketen altıncı ülke kadar karbon izi bırakıyor. Bu şekilde harcanan enerjinin, aynı zaman aralığındaki bütün havayolu şirketlerinin toplam enerji tüketimine eşit olduğu kanıtlanıyor.
Şunu da unutmamak gerekiyor: İnternet sunucuların çalışması için gerekli enerji kadar soğutma sistemleri de gerekiyor. Bu nedenle bazı tesisler kuzey kutbuna yakın yerlerde kuruluyor. Örneğin, Finlandiya ve Norveç’te soğuk su ve havadan yararlanarak enerji tüketimi azaltılmaya çalışılıyor.
Acaba kaçımız şundan haberdarız? Bir e-posta gönderdiğimizde yaklaşık 4 g karbondioksit üretilmesine neden oluyoruz. Hatta yazdıklarınıza bir de fotoğraf eklediğimiz zaman bu miktar on katına çıkabiliyor. Tablo, grafik ve resimlerle yüklü dosyaları yüzlerce kişiye gönderirsek kilolarca karbondioksit üretecek bir ateşi yakmış gibi oluyoruz.
Kıyaslama yapmak gerekirse, otomobil ile 1 km yol gitmek 200- 250 g karbondioksit üretilmesine neden olabiliyor. Yani, yoğun olarak elektronik haberleşme ile geçen bir günde, arabamızla İstanbul’da bir gezinti yapacak kadar enerji tüketiyoruz.
Bir başka meseleye geçeyim: Günümüzde çocuklar okuma yazma öğrenmeden önce bilgisayar oyunları oynamaya başlıyorlar. Her yaş grubunda insanlar tarafından oynanan oyunlar tüm dünyaya yayıldı. Özel bilgisayar ve ekran kullanan meraklılar için yarışmalar ve olimpiyatlar düzenleniyor. Salgın sırasında internet kullanımının artışında bilgisayar oyunları önemli bir etken olarak karşımıza çıktı.
2016’da yapılan bir çalışmada bile, sadece ABD’de bilgisayar oyunları oynayanların 5 milyon otomobilin ürettiği kadar karbondioksit salınımına neden olduğu belirlenmiş Günümüzde bunun hangi seviyeye geldiğini düşünmek bile korkutucu.
İnternetin yarattığı kolaylık ve tasarruflara rağmen, onu kullanırken de dikkatli olmamız gerektiği anlaşılıyor. İnternette bir araştırma yapmak için bir soru sorduğumuzda hemen sonuç alınabilmesi için bir yerlerde dev sunucuların homurdanarak çalıştığını fark ettik. Onların ortaya çıkardığı enerjinin dünyanın ısınmasına katkı yapacağını düşünmeye başladık. Hızla artan internet kullanımın, video konferansların ve sanal banka işlemlerinin de çevresel maliyeti olabileceği sorgulanmaya ve hesaplanmaya da başladık.
Sanıyorum gelecekte bireyler olarak bilgisayarımız interneti kullandığı sırada ne kadar karbondioksit ürettiğini yani küresel ısınmaya ne kadar katkıda bulunduğunun hesabını göreceğiz. Bu hesaba göre bir çevre vergisi ödemek zorunda kalacağız. İnternet kullanım ve elektronik iletişim miktarına dikkat etmemiz gerekecek.
Yüklü dosyaları çok sayıda kişiye göndermeden önce ne kadar çok karbondioksit üretilebileceğini düşünmekte yarar var. Mesela, bize gereksiz yere bildiriler veya dosyalar gönderenleri engelleyelim. Uzaklarda bir yerlerde ateşi yükselen sunucuların olduğunu hatırlayalım…”
İşte böyle demiş Talat Hoca. kripto madenciliğinin de enerji harcama konusunda rekor kırdığını biliyoruz. Dolayısıyla ihtiyaç duyulan enerjinin hem sıfır karbon salması, hem de süreklilik arz edecek kaynaklardan arz edilmesi gerekiyor.
Özetle, blok zincir ve kripto para teknolojilerinin faydalarından bahsederken, diğer taraftan dijital teknolojilerin de en az konvansiyonel teknolojiler kadar, hatta daha fazla enerji tükettiğinin farkında olmalıyız. Duyarlılık ancak ve ancak bir konuya mesafeli olabilmekle oluşabilir. Farkındalık ise fanatiklikten uzaklaştıkça gelişir.