bitcoin
Bitcoin (BTC) $ 63,338.97 4.32%
ethereum
Ethereum (ETH) $ 3,115.85 4.47%
bnb
BNB (BNB) $ 605.84 0.51%
solana
Solana (SOL) $ 144.19 8.29%
xrp
XRP (XRP) $ 0.517137 4.36%
cardano
Cardano (ADA) $ 0.466454 5.63%
dogecoin
Dogecoin (DOGE) $ 0.149108 6.93%

DeFi’de Oyunun Adı Topluluk

DeFi’de Oyunun Adı Topluluk

DeFi dünyasındaki tüm girişimler için başarının sırrı kendine bağlı ve üretken bir topluluk oluşturmak. Aslında genel anlamda tüm girişimler için geçerli olan bu kural, DeFi için hayati öneme sahip. Bu alana yatırım yapmayı düşünenlerin ilk bakacakları alan bu olmalı. Gelin nedenlerine birlikte bakalım:

Genel olarak iş dünyasında hep sorulan, konuşulan ve üzerine en çok kafa yorulan soru şu olur: “Nasıl müşteri bulacağız, daha ötesi bu müşteriyi nasıl elimizde tutacağız?”

DeFi dünyası, klasik dünyadan farklı diyoruz ve bu satırlarda neden farklı olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Ama yukarıdaki soru aslında bu iki dünya için de başarının temel kriterlerinden biri.

Klasik dünyada ‘müşteri kapma’ sorunsalı

Klasik dünyada karşınızda bir müşteri var. Bu müşteriyi çeşitli promosyonlar ile ürünlerinize ya da hizmetinize çekmeye çalışıyorsunuz. Hizmetinizi alan müşterinize, sizinle birlikteliği devam etmesi için sürekli iyi hizmet vermek zorundasınız. Bu tek başına yeterli olmayabilir. Zira başka rakipleriniz var ve onlar da müşterinizin aklını çelmeye çalışıyor. Klasik dünya, müşterisi rekabete gitmesin diye çeşit çeşit ‘oyunlar’ yapar. Neler örneğin?

Aklı başka tarafa kayan müşterisini tutmak için ona çeşitli ödüller verir. İndirimler yapar. İsteyeceği ücreti askıya alır. En sonunda müşteri hâlâ gitmek istiyor ise, ona zorluk çıkarır. Hepimiz yaşamışızdır; abone olmak istediğimizde kapımıza gelip imzamızı alırlar, ama ayrılmak istediğimizde kısa bir süre öncesine kadar artık kimsede kalmayan fax makinesi ile imzalı dilekçe gönderilmesini isterler.

Dolayısıyla, klasik dünya yukarıdaki müşteriye sahip olma (Customer acquisition), müşteriyi tutma (Customer retention ya da tam tersi attrition) ya da müşteriye yapışma (Customer stickiness) ölçümlerine çok dikkat eder, çalışanların performanslarında en kritik metrik olarak bunları görür.

Peki ya DeFi dünyasında durum nasıl?

DeFi, klasik dünyanın temel taşlarını yeni baştan tasarlayan, oyunun kurallarını yeniden yazan bir oluşum. Buna paralel olarak, müşteriye bakış açısı klasik dünyaya göre çok daha farklı. Nasıl?

DeFi açık bir protokol. Açık protokol ne demek? Açık protokol, özünde isteyenin istediği zaman gelip kullanabileceği ve istediği zaman çıkabileceği yapılar demek (ingilizcede permissionless yani izin gerektirmeyen). Yalnızca kullanıcı tarafında değil ürün geliştirici tarafında da – isteyenin istediği bir yapının kodlarını alıp yenisini yaratabilmesi demek. Peki bunun doğurduğu sonuçlar neler?

Kullanıcı tarafından bakarsak, açık protokol gücü kullanıcıya veriyor. Bu sayede, kullanıcı hiçbir DeFi platformuna bağlı kalmak zorunda değil. Bugün kullanır, yarın gider başkasını kullanır, öbür gün geri gelir. Klasik dünyadan oldukça farklı bir dinamik.

Ürün yaratıcılığı konusunda, DeFi ürünleri klasik dünyadaki telif hakkı, patent koruyucu kalkanlara sahip değiller. Ürettikleri ürün, bir hafta sonra başka biri tarafından kopyalanabilir. Üstelik kanuna aykırı bir durum da yok. Ayrıca açık protokol olması nedeniyle, farklı ürünleri bir araya getirip yepyeni ürünler yaratmak da çok kolay.

Yukarıda anlattığımız iki durumdan dolayı DeFi platformları hep uyanık ve atik olmak zorundalar. Bu dünyada, uzun vadede hantallığa ya da müşteriyi kazıklamaya yer yok. Müşteriyi tutabilmek olabildiğince zor ve klasik dünyanın numaraları bu dünyada çalışmıyor.

DeFi oyuncuları neler yapıyor müşteriyi tutabilmek için?

Peki bu dünyada kritik olan ne? Verilen hizmete inanmış bir topluluk yaratmak. Böyle bir topluluğunuz varsa, o zaman işiniz nispeten daha kolay.

DeFi dünyasına girmek isteyen genç bir geliştiriciyseniz ya da bu dünyaya yatırım yapmayı düşünen bireysel ya da kurumsal yatırımcı, ya da bu ürünleri kullanmak isteyen müşteri, yapmanız gereken ilk iş, ilgilendiğiniz DeFi ürününün nasıl bir topluluğa sahip olduğunu anlamak.

Bir DeFi platformunun kaliteli bir topluluğa sahip olduğunu nasıl anlarız?

Birkaç yöntemi var:

Websitesini inceleyin: İşe, ürünün web sitesine bakmak ile başlayabilirsiniz. Ancak bu ilk adım ve muhtemelen size çok fazla ipucu vermeyecek. Gerek konunun çok teknik olması, gerekse ürünleri yaratanların pazarlama değil yazılım odaklı olmaları nedeniyle ürünü çok fazla anlama şansınız yok…

Forumları takip edin: Asıl olarak size fikir verecek yer, topluluğun kendi iç iletişim kanallarını takip etmek olur. Bunun için de platformun aktif olduğu Discord, Telegram kanalları ile Reddit üzerindeki topluluğa ait forumlar işinize yarayabilir.

Teknik altyapınız varsa github sayfalarına mutlaka göz atın: Eğer teknik bir insan iseniz, platformun kodlarının saklandığı github sayfalarını incelemek, ne kadar aktivite var anlamak da faydalı olur. Eğer platformun kullanıcı sayılarını merak ediyorsanız, şu site size yardımcı olabilir.

Ürünü kullanmaya başlayın – ama ufak ufak: Yukarıdakiler size topluluk hakkında bir parça bilgi verecektir. Bu ön araştırma sonrası içiniz rahat ediyor ise, ürünü kullanmaya başlayabilirsiniz. Burada da kabaca şöyle bir yol izleyebilirsiniz:

Öncelikle küçük denemeler yapmakta fayda var. Ürünü kullandınız ve beğendiniz, ondan sonrasında platformun merkeziyetsizliğe ne kadar gönül verdiğini anlamakta fayda var. Zira, ‘doğan görünümlü şahin’ benzeri, DeFi alanında olduğunu söyleyen ama merkezi olan yapılar var (sana bakıyorum Chainlink!). Bunu yazdığım için bu tip yapılar başarılı olamazlar diye bir sonuç çıkmasın sakın. Meramım şu: Madem merkeziyetsiz bir dünyanın içindeyiz, bu dünyada başarılı olacak olanların bu felsefeyi sadece sözde değil özde de benimsediğini anlamak gerek.

Girişimlerin, özellikle başlangıç aşamasında merkeziyetsiz olması gerekmiyor – zaten gerekli de değil. Başlangıç aşaması, ürünü geliştirmek adına merkezi bir şekilde yürüyebilir. Ancak grup belli bir olgunluğa ulaştıkça, ürün geliştirmenin yanı sıra özellikle yönetimi de merkezilikten çıkarmak gerekiyor. Bu nedenle, belli bir büyüklüğü erişmiş girişimlerde demokratikleşme ve kritik yönetim kararlarını topluluğa bırakma ön plana çıkmalı.

Yönetim kanallarını takip edin: 2020 yılının yazından itibaren DeFi alanında yaşanan patlamanın temel nedeni, aslında merkeziyetsizlik yolunda yol alan girişimlerin kendilerine ait yönetim tokenlarını halka dağıtmaları oldu. Bu hamle ile iki amaç bir arada yakalandı. Hem yönetim platformu kullanıcılarına dağıtılarak yönetim dağıtıldı, hem de platforma likidite sağlanmış oldu.

Likidite DeFi alanındaki bir platform için can suyu demek. Neden? Çünkü, bu platformlar merkezi yapılarda olduğu gibi büyük bir kapitale sahip değiller. Daha önce de sık sık bahsettiğimiz, yumurta-tavuk sarmalı gibi, kullanıcı olmayınca likidite sağlanamıyor, likidite olmayınca yeni kullanıcı gelmiyor.

İşte 2020 yılının bahar aylarında Compound ile başlayan yönetim token’ını topluluğu dağıtma politikası ile hem aktif kullanıcı sayısı artırılarak likidite sağlandı, hem de bu kullanıcılar yönetimine katıldıkları DeFi platformuna gönülden bağlanarak verilen hizmetleri daha geniş kitlelere yaydılar.

DeFi platformlarının kendi iletişim kanallarında yönetim ile ilgili neler konuşuluyor, ne tip öneriler yapılıyor, hangi kararlar alınıyor, hangileri reddediliyor – bütün bu sorulara yanıt alabilirsiniz. Bu topluluğu ve oluşturdukları kültürü anlamak açısından size oldukça iyi bir fikir verebilir.

Sonuç

DeFi kendisi için en büyük zorluk olan topluluk oluşturma işini, kullanıcılarını hem fikren hem de madden doyurarak, onları adeta platformun gönüllü elçisi haline getirmek ile çözdü. Ancak zorluk henüz bitmiş değil, tam tersine oyun yeni başlıyor.
Daha da kritik olan bu topluluğu elinde tutmak. Şu anda, yeni kullanıcılar geldikçe ve platformlar kullanımları arttıkça işler iyi gidiyor. Bir noktada platoya ulaşıldığında kullanıcıların platform ile bağlarını sıcak tutmak yine kendi içinde bir zorluk. Bakalım DeFi platformları bunu nasıl aşacak? Hep birlikte izleyip göreceğiz…

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.

btchaber bh logo

Turan Sert

Boğaziçi Üniversitesi İşletme (BA, 1995) ve Harvard Business School (MBA, 2001) mezunu olan Turan Sert, finans ve teknoloji ağırlıklı kariyerine Arthur Andersen'da denetim ve Garanti Bankası'nda yatırım bankacılığı ile başladı. Booz Allen New York ofisinde üç yıl süren yönetim danışmanlığı sonrası 2005 yılında Türkiye'ye döndü.
https://turansert.com





Blokzincirin ve kripto paraların, geleceği nasıl değiştireceğini bugünden öğrenin.
btch x banner
btch youtube banner
Bağlantıyı kopyala