Açık Denizlere Açılan Bir Liman – Seaport

önce yayınlandı , Son güncelleme önce

Okuma Süresi: 4 dk

Paylaş:

Bu yazımızda, geçtiğimiz günlerde OpenSea tarafından kullanılmaya başlanan Seaport protokolünü ele alıyoruz. Nedir, ne işe yarar, neden önemli? NFT dünyasının açık ara lideri olan OpenSea, geçtiğimiz ay içinde açıkladığı yeni protokolü Seaport’u geçtiğimiz günlerde uygulamaya aldı.

Nedir Seaport?

Seaport, OpenSea’nin yarattığı yeni bir pazar yeri protokolü. Ne işe yarayacağına OpenSea’nin açıklama metninde uzun uzun değiniliyor. Satır başlarına hızlıca bakalım:

  • En büyük fayda kullanıcılara. Kullanılan akıllı kontratın basitleştirilmesiyle birlikte işlem yaparken ödenen maliyetlerin %35 oranında düşmesi bekleniyor.
  • Kullanıcılar için yeni özellikler geliyor. Bunların içinde, tüm bir koleksiyona ya da belli özelliklere sahip eserlere (örneğin bir koleksiyon içinde saçı pembe renkli olanlara) çoklu teklif verebilme özelliği ön plana çıkıyor.
  • Yeni kullanıcıların OpenSea’ye ilk kez kayıt olurken ödemek zorunda kaldıkları yüksek işlem ücreti ortadan kalkıyor.
  • Kullanıcıların işlem yaparken neye onay verdikleri artık çok daha anlaşılır hale getiriliyor.

Neden önemli?

Öncelikle düşük işlem ücretlerinin hem OpenSea kullanıcıları hem de tüm ekosistem için büyük faydaları olduğunu belirtmek lazım.

OpenSea’nin ilk günlerinde bu işlem ücretleri çok da göze batmıyordu. Zira işlem hacimleri düşüktü; Ethereum ağı üzerinde yoğunluk az olduğundan işlemleri hızlı bir şekilde gerçekleştirmek için gereken ‘gas’ miktarı azdı; ayrıca ETH de nispeten ucuzdu. Sonrasında bu üç alanda da rüzgar tersine döndü ve işlemler için harcanan rakamlar inanılmaz bir boyuta ulaştı. Rakamlarla açıklayalım: Geçtiğimiz yıl OpenSea kullanıcıları Ethereum sistemine işlem ücreti olarak yaklaşık 1.3 milyar ABD Doları ödediler! Eğer Seaport kontratlarını kullansalardı yaklaşık 460 milyon ABD Doları tasarruf edeceklerdi!

Dolayısıyla, Seaport hamlesi başlangıç kayıt ücretlerini ve alım-satım işlemi sırasında Ethereum sistemine ödenecek işlem ücretlerini düşürerek, NFT’lerin daha geniş bir kitle tarafından daha sık bir şekilde kullanılmasına yarayacak.

Peki bu durum Ethereum sistemi için kötü değil mi? Geçtiğimiz yıl Ağustos ayından beri Ethereum fazla işlem ücretlerini yakıyor (bu piyasadaki ETH miktarını azalttığı için fiyata olumlu etkisi olur diye düşünülüyor) ve şu ana kadar yakılan 2.4 milyon ETH’nin 230 bini OpenSea kullanıcılarından geliyor – neredeyse %10’u. OpenSea’nin bu hamlesi ETH yakılmasına negatif etki etmeyecek mi? Bir parça olabilir, ancak büyüyen bir sistemde öncelik olabildiğince kullanıcıya ulaşmak. Yüksek işlem ücretleri Ethereum’un ayağında bir pranga ve ETH yakımına göre daha büyük bir öncelik. Dolayısıyla OpenSea’nin bu hamlesi ekosistem tarafından gayet olumlu karşılanıyor.

Bir diğer önemli özellik, Seaport’un tamamen açık kaynak kodu ile yazılmış olması. Bu sayede, isteyen herkes kendi pazar yerini kurabilecek, mevcut Seaport kodlamasını geliştirebilecek, yeni özellikler getirebilecek, tak-çıkar uyumlu tamamlayıcı parçalar üretebilecek. OpenSea de diğerleri gibi Seaport’dan yararlanan bir kullanıcı pazar yeri olacak. Açık kaynak sistemlerin en büyük özelliği olan ‘ahenkli çalışma – composability’ için harika bir örnek.

Peki token dağıtmaması, aldığı VC yatırımları, kullanıcıları sansürlemesi nedeniyle bir Web3 girişimden çok bir Web2 şirketi olarak görülen OpenSea neden Seaport’u açık kaynak olarak yayınladı? Temel neden şu gibi görünüyor:

Öncelikle, OpenSea pazar lideri olarak sektörün ne yöne gideceğini kendi belirlemek istiyor. Seaport’u açık kaynak yaparak sektörde standartları kendi koymayı hedefliyor.

Benzer bir hareketi merkeziyetsiz borsa olan Uniswap yapmış ve kodlarını açık yapması nedeniyle (ilk iki versiyonda) daha sonrasında hemen her platformda Uniswap kopyaları kullanılmıştı. Yine de bunca kopyasına rağmen pazarın açık lideri Uniswap kaldı.

Öte yandan OpenSea sektörün tek hakimi olmasına rağmen rakiplerin nefesini ensesinde hissediyor. Bir yanda, rakip merkeziyetsiz platformlar yeni özellikler ile kullanıcıları kendine çekmeye çalışıyor; örneğin LooksRare daha geçtiğimiz gün koşullu listeme özelliğini açıkladı (iki ürünü satışa çıkardığınızda biri satılırsa ötekini otomatik satıştan çekebilme). Diğer yanda, merkezi borsalar kendi pazar yerlerini kuruyorlar; örneğin Coinbase kullanıcı dostu pazar yeri ile sektörden kendinden söz ettirirken, Kraken de sıfır işlem ücretli bir pazar yeri kurarak sektöre girmeye hazırlanıyor.

Sonuç

Merkeziyetsiz dünya, bu aralar yüksek kaldıraçlar aracılığıyla fütursuzca risk alan merkezi kurumların zamanında yediği hurmalardan dolayı sıkıntılı günlerden geçiyor. Özellikle geçtiğimiz iki yılda DeFi’nin baş döndürücü bir hızla büyümesinde baş role sahip olan bu oyuncuların aslında uzun vadede sisteme zarar verdikleri yeni yeni anlaşılıyor. Merkeziyetsiz sistemlerin gerçek büyümesi ancak geniş kesimlerce benimsenirse olacak. Bunun yolu da kullanıcılara kullanım kolaylığını ekonomik bir şekilde sunmaktan geçiyor. Seaport, OpenSea’nin bu anlamda geliştirdiği ve ekosisteme sunduğu güzel bir yenilik ve ‘fiyat indi çıktı’ sarmalında sıkışmış gündeme adeta oksijen çadırı etkisi yapıyor. Bu ve benzeri girişimlerin devamının gelmesi en çok biz kullanıcılara yarayacak. 

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.

turansert

Yazar: Turan Sert

Bitcoin bir Çin projesi mi? Ünlü yatırımcı açıkladı

Kripto para dünyasında dikkatleri üzerine çeken JAN3 şirketinin CEO’su ve Bitcoin savunucusu Samson Mow, Eylül ayının sona ermesinin ardından Bitcoin hakkında önemli yorumlarda bulundu. Mow, Ekim ve Kasım aylarında yükselişin devam edeceğine dair bir paylaşım yaptı. Son günlerde Bitcoin, 60 bin dolardan 63 bin 800 dolara yükselerek yüzde 6,20’lik bir artış kaydetti. Lider kripto para ...

Bağlantıyı kopyala