Türkiye’de tarımın şu andaki durumu hakkında bir özet fotoğrafı çekmemi sağlayan toplantı geçenlerde (20 Şubat 2020) Boğaziçi Üniversitesinde, ben orada bir zamanlar öğrenciyken sinema kulübünün film gösterilerini yaptığımız salonda yapıldı.
Özet şu: Tarımda yapılacak çok iş var: Şu anda aracıların fazla gücü var, ülkemizde üretici çiftçileri ezen bir yapı var, fiyatları aracılar belirliyor. Kimse de bu aracılarla ilgili rahat konuşamıyor, bunlar kimdir, nedir kimse dile getirmiyor. Bir bilinmezlik hâkim, adeta kimse matematiğe başvurmamış bu konuya bakarken. Ülkemiz üzerinde yurt dışından gelen sağlam bir baskı var tarımda, bu baskının finansal kredi tarafı var, ürün satmakla ilgili bir tarafı da var ve tabii muhtemelen siyasal (jeopolitik) tarafı da var.
Toplantıda gördük ki, ülkemiz tarımının makro seviyede bir resmini çeken fazla insan yok. Tarım yazarımız Ali Ekber Yıldırım bunlardan biri. Kendisi daha yeni bir kitap yayınladı (Üretme Tüket) ve ülkemizdeki tarımın fotoğrafını çekti. Tarımımızda yabancı ellerin de çok olduğunu gördük, umarım bir gün tarımımızı tekrar kendi ellerimize almayı başarırız. Bizim acilen bilime ve matematiğe başvurup, sistemlerimizi blokzinciri teknolojisi ile yeniden tasarlamamız gerekiyor. Bu yazıda bunun neden gerekli olduğunu ve nasıl olabileceğini anlatacağım.
Tarım konusunda sorunlara bakarken matematiğe başvuran nadir çalışmalardan birisi bir TCMB raporu… Bu TCMB raporunun yazarı Hüseyin Songül’e göre ülkemizde çiftçiler ile tüketiciler arasında “aracıların” aldığı pay %46.6. Merkez Bankasında uzman analist olarak çalışan Songül kaleme aldığı 3 Temmuz 2017 tarihli blog yazısında üç maddelik bir sonuca varmış:
“Sonuç olarak, gıda enflasyonu açısından en önemli kalemlerden biri olan yaş meyve-sebze piyasalarına dair analizler sağlıklı fiyat oluşumu için üç konunun kritik olduğunu gösteriyor: 1) aracıların payını asgariye indiren etkin bir tedarik zincirinin oluşturulması, 2) vergilendirme modelinin üretici birliklerini teşvik ederek aracıları azaltacak şekilde dizayn edilmesi ve 3) lojistik süreçlerin fire oranlarını düşürecek şekilde iyileştirilmesi”.
Burada çıkartılan sonucun bana söylediği şey net olarak şu: Tarımda uçtan uca bir blokzinciri tasarımı yapılarak her üç problem de çözülebilir. Ben bunu daha da açayım ve bakın nerelere kadar işin fayda sağlayacağını anlatmaya çalışayım:
Tarladan başlayarak çiftçilerin ürünlerinin a) finansmanı, b) ürün takibi, lojistik olarak ürünün nereden nereye gitmekte olduğunun izlenebilmesi c) coğrafi konum kullanılarak ürünlerin orijinlerinin tespiti, organik ise ürünlerin bu bilgiyi kod üzerinde taşıması, d) ürün verimliliği açısından raporlama yapılabilecek verilerin toplanması ve sonraki ürünlerde bunların işe yaratılması, e) çiftçilerin kendilerine ürün yetiştirme amacıyla verilen kredi kaynaklarını başka yerlerde, mesela çocuklarının düğünlerine harcamaması, lüzumsuz araçlar satın alınmaması. Ve nihayet, f) uç noktada, şehirlerde, ürünlerin tüketicilerle buluşma noktasında da fiyatın doğru şekilde oluşturulmasında blokzinciri kullanılmalı.
Tarımda Blokzinciri Kullanımı Neden Çok Gerekli?
Gayri merkezi bilgi depolanması ve bilginin takibi, bu bilgilerin hiçbir kişi ya da kuruluşun uhdesinde kalmamasını sağlıyor. Böylece tarımdaki üretim asla belli bir grubun ya da kar odağının cebine çalışamıyor.
- Bugün irsaliye denilen kâğıttan yapılma analog takip aracının yerine, her paydaşın ve ilgili birimin açıp okuyabileceği ve blokzinciri üzerinde kesin ispatı olan bir imza atabileceği dijital bir akıllı kontrat yazılabiliyor. Bu kontrat, ki aslında bir program kodudur, bugünkü kağıtların yerini alıp, topyekûn ve kuşbakışı bilgi izlemesine imkân veriyor.
- Bence en önemlisi, bugün kâğıt olan irsaliye gibi, yine kâğıt olan paranın da tarım döngüsünde ortadan kalkıp, onun yerine blokzinciri üzerinde akıllı kontrat ile yürütülecek bir “vadeli kredi” mekanizması da sağlıyor. Analog para sistem içerisinde yanlış şekillerde kullanılabiliyor! Mesela çiftçiler kâğıt paralarını, tohum almakta değil, lüzumsuz keyfi işler için harcayabiliyorlar. Ya da daha önemlisi, aracı dediğimiz kişilerin bazıları, kâğıt yokluğunu, eksikliğini fırsat bilip bunu kötüye kullanabiliyor. Bu da bizim, tarlada 50 kuruş olan patatesi şehirlerde 9 liraya yememize yol açabiliyor.
Burada yazan üç madde de aslında işin ahlakı ile alakalı gördüğünüz gibi… İlkin, “Kâğıttan Bilgi” bütünlüğü olmayan bilgi akışına ve eksik anlayışa, enformasyon asimetrisine yol açıyor. Kayıpların ne olduğunu bile bilemiyoruz. İkinci olarak, “Kâğıttan İrsaliye” malların kaybına, eksiklere yol açıyor. Fiziki kayba yol açıyor… Ürüne haksızlık ve hatta ahlaksızlık yapılıyor. Son olarak ise, “Kâğıttan Para” yani karşılıksız olarak basılmış ve kaynağı bizde olmayan konfeti gibi dağıtılan kağıtların tarladaki ürünün kıymetini düşüren, o kıymeti dışarıda başka şeylere endeksleyen ve daha alçakçası içinde bu kağıtları bize bedel karşılığı faizle satan asalakların barındığı bir yapı. Halbuki, paranın basılması tarladaki ürüne endeksli olmalı. Blokzinciri sayesinde yakında bu şekilde yapılabilir olacak. Kimse eskisi gibi verilerle oynayamayacak, değiştiremeyecek, kağıtlarla yalan söyleyemeyecek.
Bu kâğıttan imal edilmiş eski yapılar bize verimsizlik, pahalılık ve ahlaksız elde edilmiş karlar olarak yansıyor. Üretimdeki kutsal ahlak, toprağın bize binyıllar içinde öğretmiş olduğu ahlaki dersler, şu anda kâğıt üzerinde yakılıp kül ediliyor.
Daha Açık Bir Şekilde:
– Bugün dünyada paranın üretimi (yaratımı-ihracı) tarladaki ürüne, buğdaya, patatese dayanarak yapılmıyor. Tamamen kafadan ve üretilen ürünlere dayandırılmadan, dayanaksız olarak yapılıyor. “Fiat money” tabirinin Türkçesi “dayanağı olmayan para” demek. Kafadan uydurulmuş demek. Oysa tarım örneğinde açık seçik görüyoruz ki, insan hayatının ve ekonominin temeli tarlada doğanın bize verdiği patates, domates ve buğdaya dayanıyor. Bu ürünlerin yıllık döngüsü üzerine dönen bir hayatın içindeyiz hepimiz. Biz ise kalkıp değerin üretimini, emeğe ve toprağa dayandırmayıp, kâğıttan karşılıksız konfeti basamaya dayalı bir garip ve ucube mekanizma kullanıyoruz. Sonucunda da dünyada 2020 yılında 253 trilyon lira borcumuz oluştu diyoruz. Kime var borcumuz? Toprağa mı? Hayır, kim olduğunu bilmediğimiz, kendinden menkul, yüzü olmayan şahıslara. Oysa, topraktan başka gerçek mi var? Hepimizin ait olduğu yer orası değil mi?
Yazının felsefi kısmı buraya kadardı. Şimdi de tarımın da bir parçası olduğu, tedarik zincirlerinin genel olarak blokzinciri teknolojisi tarafından nasıl yeniden tasarlanmakta olduğuna bir bakış atalım. Bundan sonrakiler işin teknik tarafı daha çok.
Tedarik Zincirlerinin Blokzinciri ile Dönüşümü…
(yazının bu kısmında dönüşüm hikayesini size çeviri kokan birkaç paragrafta aktaracağım)
Son elli yıl boyunca, tedarik zinciri yönetimi var olan en ayrıntılı endüstrilerden birine dönüştü. Bu duruma şaşırmayalım, sonuçta, tedarik zincirleri ürünlerin dağıtımı küresel hale geldiğinden ve çoğu ürüne yönelik talep aşırı büyüdüğünden, tedarik zinciri karmaşıklığındaki artış kaçınılmaz bir sonuçtu. Sorun şu ki, beklentiler ve iş modelleri değişmekle birlikte, tedarik zincirlerinde kullanılan teknolojiler zamana ayak uyduramadı. Bunun yerine, zerre kadar değişmediler, değişime direnç gösterdiler ve sonunda bolca para yemeğe eğilimli verimsiz bir sektör doğdu.
Neyse ki, blokzinciri teknolojilerinin yükselişi, mevcut tedarik zincirlerinin en sorunlu meselelerine ciddi ihtiyaç duyulan iyileştirmeleri getirebilecek çözümler sunmayı vaat ediyor. Kaynak (kredi) sağlama, tedarik, üretim, dağıtım ve lojistiği tek bir sistem halinde birleştirerek, blokzinciri, tedarik zincirlerinin işleyişinde bir devrim yaratabilir.
Peki tarımda mevcut tedarik zinciri lojistiği neden yenilenmeyi gerektiriyor?
Bir zamanlar ürünleri A’dan B’ye taşımak basitliğinde iken, bugünün tedarik zincirleri,
tamamen ilgisiz taraflarca yönetilen ve coğrafi olarak farklı süreçlere bağlı olan çeşitli ürün ve malzemelerin onlarca farklı aşamadan geçtiği karmaşık ortamları içeriyorlar. Mesela, muzların şehre satış için getirilmeden önce sarartma merkezlerinde sarartılmaları gerekiyor. Mesela, limonların mevsimsel üretilmesine karşılık yıl boyunca tüketilmesi yüzünden “limon yataklama” denilen bir işlem var. Bu iş için ülkemizde Kapadokya bölgesindeki mağaralar kullanılıyor. Limon sadece yılın belli birkaç ayında yetişirken, şehirde onu her gün arıyoruz.
Lojistik alanında ayrıca, hangi ürünlerin hangi zamanda nerede olması gerektiği gibi hayati bilgiler de kolayca blokzinciri ürenden takip edilebiliyor. Şu resmi incelerseniz zaten o epey bir şey anlatıyor. İyi haftalar dilerim.