Salgının tüm dünyaya yayılmasıyla birlikte son zamanlarda sıkça tartışılan konulardan biri de dijital pandemi sertifikaları. Bulaşı seviyesini aşağıya çekmek için enfekte kişilerin dijital ortamda takip edilmesi konusu etik ve ahlaki açıdan etraflıca irdeleniyor.
İsrail, Güney Kore gibi bazı devletlerin “gizlilik” kriterlerini gözeterek yaptığını iddia ettiği, GSM sinyalleri üzerinden insanların enfekte kişi veya bölgelerle temaslarını takip ettikleri uygulamaları okuyoruz. Ülkemizde de, aynı kapsamda olmasa da kendi ikamet alanlarından uzaklaşmaları durumunda vatandaşlara SMS ile uyarı mesajlarının geldiğini görüyoruz.
Toplumun genel sağlık koşullarını kontrol altında tutmak için devletlerin yaptığı bu “denetimli gözetimlerin” amacından saparak vatandaşlarını her daim gözlem altında tutacağı politika ve araçlara evrilmesinin an meselesi olduğunu düşünen bazı kesimler, bu gözetimlerin sonucunda temel hak ve özgürlüklere müdahalelere kadar varacak bir polis-devleti uygulamalarının empoze edileceği endişesini de taşıyor.
Bu tartışmaların odağında olan aktörlerden biri de, geçtiğimiz ay Microsoft ve Berkshire Hathaways’deki Yönetim Kurulu üyeliklerinden istifa ederek eşi ile birlikte yönettikleri vakfa tamamen odaklanmak istediğini açıklayan Bill Gates.
Bill & Melinda Gates Vakfı, özellikle Afrika başta olmak üzere yoksul ülkelerdeki açlık ve hijyen sorunlarına odaklanıp buna bağlı difteri ve ishalden kaynaklı ölümlerin azaltılması yönünde çalışmalar yapmakta. Ayrıca sıtma, çocuk felci ve çiçek gibi hastalıkların da tedavi ve aşılarının yaygınlaştırılması için araştırmalar gerçekleştiriyor. Covid-19 salgını öncesinde de, salgın hastalıkların önlenebilmesi için devletler tarafından hangi tedbirlerin alınması gerektiği, bununla beraber vakıf nezdinde yapılan çalışmaların neler olduğu Gates tarafından, Ebola salgını sonrası 2015’de yaptığı TedX konuşması gibi birçok ortamda dile getirilmişti.
Şu dönemde vakıf nezdindeki ana öncelik, Covid-19’a ilişkin teşhis, tedavi ve aşı çalışmaları yapan gruplara destek sağlanması yönünde. Geçtiğimiz ay katıldığı bir Reddit AMA (soru-cevap) forumunda da bahsettiği üzere Bill Gates, eşiyle birlikte, vakfa sadece bu amaç için kullanılmak üzere Şubat ayında 100 Milyon USD bağışta bulundu. Yine aynı forumda Gates, ülkelerin karantina ve sokağa çıkma yasakları nedeniyle durma noktasına gelen ekonomilerini tekrar canlandırmak için tedbirleri gevşetmeye ihtiyaç duyabileceğini, özellikle gelişmekte olan ülkelerde mecburen kısmi olarak uygulanabilen kısıtlamalar neticesi salgın hızının kontrol edilemeyeceği yönündeki endişelerini de dile getiriyor. Bu amaçla öncelikle insanların evlerinde veya yaygın olarak kurulacak kiosklarda rahatlıkla uygulanabilecek test kitlerinin geliştirilmesi gerektiğini belirtiyor. Bununla beraber test sonuçlarının da dijital ortama aktarılması ile insanların bir nevi pandemi sertifikalarının oluşturulması gerekliliğini savunuyor. Böylelikle enfekte olmuş, iyileşmiş veya bulaşıya maruz kalmamış kişilerin test sonucu pozitif olan hastalar ile temasının izlenebilmesi ve önlenebilmesinin, hastalığın ilerlemesinde kritik nokta olduğunu ortaya koyuyor. Aşının her şey yolunda giderse 18 ay sonunda hazır olabileceğini ancak kitlelere ulaşmasının daha uzun süreceği göz önüne alındığında sosyal mesafe ile birlikte bu sertifika uygulamasının, ekonomik etki açısından da olumlu sonuç vereceğini düşünüyor.
Peki, gayet ulvi bir amaç için sarf edilen bu çabalara bazı kesimlerce şüphe ile bakılmasının nedenleri ne olabilir?
2015 yılındaki TedX konuşmasında çizdiği senaryo ile bugün yaşananlar arasındaki şaşırtıcı benzerlikler, vakfın salgın hastalıkları önlemeye yönelik aşı çalışmaları, aşı sonuçlarının kaydedilerek dijital aşı sertifikaları ile insanların izlenmesi gayreti ve ID2020 projesi alt alta yazılınca bu salgının oluşmasında Bill Gates’in bir rolünün olup olmadığına dair komplo teorileri de havalarda uçuşmaya başlıyor. Ne sertifikalarda, ne Vakfın herhangi bir çalışmasında, ne de ID2020 Alliance programlarının kapsamında yer almamasına rağmen bu oluşumların amacının insanların deri altına yerleştirilecek çipler vasıtasıyla takip etme olduğuna dair teoriler de almış başını gidiyor.
Nedir bu ID2020 Alliance? Kurucuları arasında Accenture, Gavi Vaccine Alliance, Microsoft ve The Rockefeller Foundation’ın bulunduğu bir oluşum. Amaç; çeşitli imkansızlıklardan dolayı yasal bir kimliği bulunmayan, bu nedenle de sağlık hizmetleri, barınma, eğitim, oy verme gibi temel haklardan mahrum olan insanlara dijital bir kimlik oluşturulması. Yönetiminin kişinin kendisinde olacağı, biometrik verilerle destekli, açık kaynaklı ve blockchain tabanlı geliştirilecek bu kimlik üzerine çalışan birliğin ortaklarından biri de yukarıda saydığımız Gavi Vaccine Alliance. Bill & Melinda Gates Vakfı ile Unicef ve birçok uluslararası yardım örgütünün ortaklığında kurulan Gavi, çocuklara aşı ulaştırmayı hedefleyen bir kar amacı gütmeyen kuruluş.
Her taşın altından Gates çıkıyor ve bu da insanların haklı olarak kafalarında soru işaretlerinin oluşmasına neden oluyor. Bu yazının amacı ne Gates’in avukatlığını yapmak, ne de komplo teorilerini destekleyecek savları ortaya koymak. Ancak teknolojinin artık bize sağladığı imkanlar ile tüm bu magazinsel, saçma ve paranoyakça yaklaşımların karşısında ayakları yere basan, sonuç odaklı çözümlerin de geliştirilebileceğini anlatabilmek. ID2020 Alliance, kimlik sorunu üzerinde çalışan kuruluşlardan sadece bir tanesi. Dijital kimlik ile birlikte günümüzün en önemli kavramı olan gizlilik ve kişisel bilginin korunabilmesi olgusu, blockchain ve dağıtık kayıt sistemlerinin de çözümlemeye çalıştığı ihtiyaçların başında geliyor.
Bu teknolojilerin yokluğunda devletler mevcut merkezi sistemler üzerine kurgulanmış kayıt ve takip çözümleri ile yazının başında bahsettiğim denetim ve gözetimleri kişinin rızasına gerek duymadan gizlice veya alenen yapabilir. Bu nedenle yeni gelişen teknolojilerin kamu nezdinde hızlıca adaptasyonları, teknolojik ve sektörel başlıklar altında kamu-özel iş birliğine dayalı çalışma grupları kurulması ve bu grupların yönlendireceği konsorsiyumlar tarafından geliştirilecek çözümlere hem regülatif hem maddi hem de çalışma ortamı açısından imkân tanınması önem arz ediyor.
Öncelikle sağlık ve ilaç sektörüne ilişkin kayıtların düzenlenmesi, salgınla mücadele ve ikinci dalga etkisinin de düşük kalması açısından kritik. Hastanın kimlik bilgilerinin gizliliği esası gözetilerek anonim kimlikler üzerinden sağlık bilgilerinin şifrelenerek dağıtık kayıt sistemine aktarılması ve yönetiminin hastanın kendisinde olacak şekilde tasarlanması gerekiyor. Yakın zamanda bu amaçla, yukarıda Bill Gates’in savunduğu sertifikaya benzer bir yapıyı hayata geçirmeye çalışan Covid Credentials Initiative (Covid Kimlik Bilgileri Girişimi) adlı inisiyatif kuruldu. Devletler, büyük teknoloji şirket ve start-up’lardan oluşan 60’tan fazla paydaş ile kurulan girişim, Covid19’un yayılmasını durdurabilmek için doğrulanabilir kimlik bilgileri çözümleri sunan bir altyapı geliştirmeyi hedefliyor. Esasen program, bireylerin iyileştikten sonra test sonuçlarının negatif çıktığının, antikor için yapılan testlerin pozitif olduğunun veya (piyasaya çıktıktan sonra) aşı yaptırdığının bilgisinin başka kaynaklardan da doğrulanacak şekilde kanıtlanarak sisteme kaydedilmesini sağlayan bir dijital pasaport. Nihai hedef ise normal hayata dönüşü hızlandırmak için kitlesel bağışıklığı güçlendirmek. Projenin vazgeçilmez bileşenlerinden biri de veri gizliliği odağında geliştirilen kişinin kendi yönetiminde olacak bir dijital kimlik kurgusu.
Şu an için en kritik konunun Covid19 hastalarının tedavisinde gerekli plazma temini için iyileşen hasta bilgilerine erişim sıkıntısı olduğu düşünüldüğünde, buna benzer altyapıların acilen yaygınlaşması ve çoğalması gerekiyor. Bu nedenle magazini, komplo teorilerini bir kenara bırakıp insanların iyiliği için çalışan projelerde dayanışma amacıyla aksiyona geçmenin bir insanlık görevi olduğunu düşünüyorum.
Okuma için ilave kaynaklar: