Istanbul Blockchain Women Röportajları – Ece Ildır

önce yayınlandı , Son güncelleme önce

Okuma Süresi: 11 dk

Paylaş:

Paribu ana sponsorluğunda başladığımız İstanbul Blockchain Women Röporajlarının üçüncüsünü İstanbul Blockchain Women ekibinden Yağmur Yıldız, Av. Ece Ildır ile gerçekleştirdi. Ildır, yürütmekte olduğu projeleri, Blockchain teknolojisinin hukuk alanına getireceği gelişmeleri, regulatif sorunları ve tüm dünyayı etkileyen koronavirüsün etkilerinin nasıl olacağını anlattı.

Ece Hanım sizi biraz tanıyabilir miyiz? Blockchain teknolojisi ile ne zaman tanıştınız, İstanbul Blockchain Women ile yollarınız nasıl kesişti?

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra bir bankada çalışma hayatıma başladım. Daha sonra da başka bir özel banka ile profesyonel hayatıma devam ettim. 10 yılın üzerinde bankalarda finans hukuku konusunda uzmanlaştıktan sonra çalıştığım bankadan ayrılarak teknoloji hukuku ve özellikle yenilikçi teknolojiler kapsamında şirketleşmeye ve ürün oluşturmaya çalışan startuplarla, finansal kuruluşlar, yatırımcılar ve teknoloji şirketleri ile çalışmaya başladım. Özellikle finansal teknolojiler üzerine yoğunlaştım.

Kripto paralarla, çalıştığım bankanın mevzuat takip çalışmaları sırasında AB Direktifleri kapsamında finansal mevzuat ve gelişmeleri takip ederken karşılaştım. O dönemde Türkiye Bankalar Birliği Ödeme Sistemleri Mevzuat Çalışma Grubu Başkanlığını üstlenmiş idim ve bankalarda çalışan çok değerli meslektaşlarımızla yasa tasarısı konusunda çalışmalara katılıyorduk. 27.06.2013 yılında tasarı “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun” adıyla yasalaştı. Devam eden süreçte BDDK, 25.11.2013 tarihinde 2013/32 Sayılı bir Basın Açıklaması ile bitcoin ve benzeri sanal paraların elektronik para olarak nitelendirilmediği konusunda duyuru yayınladı. Böylelikle bizler de bitcoin ile tanışmış ve finansal gelişmelerde kripto paraları takip etmeye başlamış olduk.

Bankadan ayrıldığım süreçte 2017 yılında uluslararası bir etkinlikte hem blockchain hem de dünyada kripto para gelişmelerine ilişkin olarak düzenlenen eğitim ve panellere katıldığımda dünyanın hızla kripto para ve blockchain teknolojisi ile ilgili projelerde ilerlediğini gördüm. Oldukça heyecanlandığım bu gelişmeleri takip ederken alım satım platformları ile yolarımız kesişti. Blockchain Türkiye Platformunun kurulması, oldukça ciddi ve öncü çalışmalar yapması ve hemen ardından İstanbul Blockchain Women Grubunun kurucuları Sevgili Ebru Güven ve Başak Burcu Yiğitle de ekosistem içinde yollarımız böylelikle kesişmiş oldu.

Hukukçu gözü ile baktığınızda Blockchain teknolojisinin hukuk alanında getireceği en önemli gelişimin hangi alanda olacağını düşünüyorsunuz?

Hukukta güvenli dijitalleşme tabii. Hukukta birçok işlemi fiziksel olarak gerçekleştirmemiz yani ıslak imza almamız, yazılı sözleşmeler yapmamız, defter ve kayıtları tutmamız ispat hukuku açısından önemli. Kaldı ki bazı işlemler şekil şartına bağlı olarak gerçekleşir. Yani o işlemi Tapu Müdürlüğünde veya bir noterde yapmanız zorunludur. Bunları örnekleyecek olursak satış vaadi sözleşmeleri, tapuda alım-satım işlemleri gibi işlemlerden bahsediyoruz. Bu işlemleri gerçekleştirirken onca maliyete katlanıyoruz, zaman maliyetini de ayrıca değerlendirmemiz gerekli. Bazen bir eserin, buluşun tescillenebilmesi için çeşitli kurumlarda uzun süreçlerle başvuru ve tescil işlemleri ile uğraşıyoruz. Bu resmi otoritelerin blockchain teknolojisi ile başvuru, takip ve tescil işlemlerini gerçekleştirdiği, tüm kayıtları sistem üzerinde arşivlediği bir dünya düzeninde hem devletin hem bireylerin kazanacağı zaman ve maliyet avantajını değerlendirecek olursak dijitalleşen dünya karşısında en azından pilot çalışmalarla çeşitli projeleri aşama aşama test edebiliriz. Nitekim, blockchain teknolojisinde zaman damgası olması, işlemlerin silinemiyor olması ile yapılan işlemlerin delil niteliği kazanabileceğinden bahsedebiliriz.

Mevzuatta çeşitli değişiklikleri gerçekleştirdiğimizde resmi merciiler tarafından gerçekleştirilen işlemlerin (tapu, noter, trafik vs.) birçoğunun blockchain teknolojisi üzerinden gerçekleşmesi, arşiv ve kayıtların blockchain teknolojisi ile tutulması hayatımızı kolaylaştıracak ve daha güvenli bir dijital sistem üzerinden işlemlerimizi takip etme kolaylığı sağlayabilecektir.

Özellikle sermaye piyasaları, vergi, bankacılık ve finans konularındaki uzmanlığınızı dikkate alırsak bu teknolojinin önündeki regülatif zorlukların hangi alanlarda olacağını düşünüyorsunuz?

Blockchain Türkiye Platformunda bu soruların cevabını aradığımız, uzun ve detaylı çalışmalar yaparak çeşitli hukuk düzenlemeleri karşısında mevcut regülasyon ve önerilerimizden oluşan “BCTR Hukuk, Düzenlemeler ve Kamu İlişkiler” Grubumuzun bir çalışması yer almaktadır. Bu çalışma tamamlandığında bir rapor olarak hepimizin detaylı şekilde çalışmayı okuma fırsatımız olacak.

Çalışmaları yaparken Bankacılık Kanunu, Sermaye Piyasaları Kanunu, Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun, Tüketici Kanunu, Kredi Kartları Kanunu, Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun başta olmak üzere özellikle finansal piyasaların temas ettiği regülasyonları değerlendirdik. Teknolojini kullanımı sırasında özellikle kripto paranın niteliği, teknoloji üzerinden gerçekleştirilen işlemlerin niteliği, ispat hukuku açısından yeri çalışmalarda detaylı olarak değerlendirildi. Bu sorunun yanıtı oldukça ciddi mesailerle birçok meslektaşımızın çalışmaları ile hazırlanan oldukça detaylı bir çalışmaya temas ettiğinden çalışmamız yayınlandığında sizleri ayrıca bilgilendiriyor olmaktan memnuniyet duyacağız.

Blockchain teknolojisinin ileride sizce en yaygın kullanım alanı hangi iş kolu / sektör olacak?

Açıkçası ben finansal piyasalar olacağını düşünüyorum. Nitekim finansal teknolojiler alanında AML (Kara paranın Aklanmasının Önlenmesi), KYC (Müşterini Tanı) , blockchain tabanlı ödeme sistemleri, DeFi (Merkeziyetsiz Finans) konusunda çeşitli projelerin, çeşitli fintech şirketlerinin çalıştığını görüyoruz. Ancak blockchain teknolojisinin kullanımının enerji verimliliğinin yönetimi, tedarik zinciri ürün ve verimlilik takipleri açısından da değerli projeler olduğunu bildiğimden bu soruyu hep beraber eşitler arasında kim birinci olacak gözüyle takip edebiliriz.

Bugüne kadar Hukuk danışmanlığının yanı sıra JCI’da yönetici pozisyonlarında yer almış olduğunuzu görüyoruz. Ayrıca yeni gelişen teknolojilere yönelik bir melek yatırımcı ağı olan Netban’da da aktif görev alıyorsunuz. Bu bağlamda Türkiye’deki girişimcilik ve yatırım ikliminin Dünya ile kıyasladığınızda gelişim alanlarını nasıl açıklarsınız?

Ülkemizde çok değerli yazılımcılar ve mühendislerimiz var. Haliyle sağlık yenilikçi teknolojiler konusunda hayatımızı kolaylaştıran projeler ile katma değer yaratan çok başarılı girişimcilerimiz var. Ancak teknolojinin baş döndürücü hızı,  girişimcinin ürününü/projesini gerçekleştirirken bir yandan ürün sahibi olması, bir yandan şirket kurup yönetmesi, bir yandan istihdam, vergi, hukuk maliyetleri ile baş başa kalması işin başında oldukça yorucu bir dönem. Finansal alanda da yorucu olan bu dönemde girişimcinin projesini gerçekleştirebilmesi amacı ile NETBAN’da girişimcilere mentorluk desteği veriyor bir yandan da onları yatırımcılar ile buluşturmaya çalışıyoruz. Bununla birlikte yatırımcıların ve girişim sermayesi yatırım fonlarının sağlık teknolojileri, gayrimenkul teknolojileri, finansal teknolojiler, eğitim teknolojileri ve otomasyon üzerine yoğunlaştığını görüyoruz. Biraz daha geriden ulaşım teknolojileri, oyun ve oyunlaştırmanın geldiğini söyleyebiliriz. Genel olarak değerlendirecek olursak dijitalleşme hayatımızın her alanında. Ancak hala yatırım yaparken geleneksel yöntem ve anlayışlarla iç güdüsel olarak devam ediyoruz. Girişimciler açısından finansa ulaşmak bir bariyer diyebiliriz. Ülkemiz jeopolitik konumu nedeni ile globalleşen ekonomilerde çeşitli politik savaşların her dönem bir parçası olduğundan ülkemizde para birimimizin kimi zaman değer kaybı, kimi zaman dalgalanmalar nedeni ile yabancı sermayenin bazı dönemlerde yatırım yapmaması, çekilmeler girişimcilerin karşılaştığı handikaplar arasında.

Diğer handikap ise, girişimcinin projesinde daha başlangıçta exite odaklanması. Girişimciler başarılı çıkışlar yakalayabiliyor ve ancak hızlı kazanç beklentisi girişimcinin unicorn olmadan şirketini/projesini büyük bir balığa satarak devretmesi sonucunu doğuruyor. Bu da lokal olarak başarılı ve ancak uluslararasında unicorn olamadan kaybolmak anlamına geliyor.

Teknoloji girişimcilerine tavsiyeleriniz neler olacaktır? Özellikle yatırımcı arayışları öncesinde dikkat etmeleri gereken konular neler olmalıdır?

Teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerliyor ve teknoloji girişimcileri projelerinde hemen her zaman değişim ve gelişime kendilerini açık tutmak zorundalar. Bu bir ürün prototipi üzerinde çalışırken ürünün başlangıç noktasında kalmaması gerektiği anlamına geliyor. Bu bir buluşsa patent alınması, patentli ürün üzerinden eş zamanlı farklı faydalı model, endüstriyel tasarım, benzeri patent çalışmalarının yapılmaya devam edilmesi gerektiği sonucuna bizi götürüyor. Eğer bir yazılım ise sürekli kendini yenileyen bir yazılım olması, yazılımlar eser niteliğine sahip olduklarından kısıtlı bir koruma alanı sunsa da telif hakkı başvurularının yapılmasının önem arz ettiğini de söyleyebiliriz. Hal böyle olunca, projenin/ürünün pazarlaması, satışı, kullanım alanı yaygınlaştırması için çalışılırken “tamam, bitirdik” gözüyle bakmadan girişimi sürekli bir sonraki noktaya götürmeyi hedeflemek önemli. Özetleyecek olursak, önce projeyi/ürünü mülkiyet ve kullanım hakları açısından hukuken koruyabilmek için adımlar atmalı, eş zamanlı olarak girişimcilerin şirketlerini/projelerini büyütürken değişim ve yeniliğe kendilerini açık bırakmaları gerekiyor.

Corona salgını sonrası iş yapış şekillerimizde bizleri ne gibi değişiklikler bekliyor sizce? Hem hukuki açıdan hem de girişimcilik açısından zorluklar ve fırsatlar neler olabilir?

Uzaktan çalışma şu an en önemli odağımız. Son iki yıldır dijitalleşmenin öneminden bahsederken pandemi bir adım öne geçerek dijitalleşmenin önemini göstermiş oldu. Hazırlıksız yakalanmış olsak da eğitimde, çalışma hayatında dijitalleşmeyi test ediyoruz. Çeşitli platformlardan toplantılarımızı gerçekleştiriyor, işyeri kavramından bağımsız olarak uzaktan çalışma sistemlerini deniyor, dosya ve proje paylaşımlarımız için farklı bulut ve depolama arşivlerini deniyoruz. Bir yandan elektronik imza, ödeme sistemleri, e-ticaret siteleri üzerinden alışverişler ile mevcut hayatlarımıza yeni düzenler getiriyoruz. Burada konuyu iki bakış açısıyla değerlendirmek gerekiyor. Birincisi yeni hayat düzeni karşısında değişen ihtiyaçlarımız ve değişen alışkanlıklarımız. Dışarı çıkamadığımızdan tüm alışverişlerimizi online yapıyoruz. Demek ki e-ticaret siteleri, çeşitli online pazar yerleri daha önemli bir konuma geldi. Bizi fiziksel olarak alışverişe iten şey görme isteği. Bu durumda e-ticaret sitelerinin bir sonraki adım olarak odaklanması gereken husus “artırılmış gerçeklik”. Mağazaya gitmeden elbisenin üzerimizde nasıl duracağı, markete gitmeden o marketin anlık satış reyonunu (mağazasız ortamda ürün teşhir alanını) görebilmek. Bu durumda artırılmış gerçeklik üzerine çalışan teknolojilerin iş akış seyrine dahil edilmesi ile fiziksel mağazacılık kavramı ile online mağazacılığın yer değiştirmesi mümkün hale gelebilecek.

Diğer konu eğitim. Uzaktan eğitimi deneme yanılma yöntemleri ile test ediyoruz. Oldukça çeşitli eğitim kanalları mevcut. Geleneksel eğitimi tercih nedenlerimiz ile mevcut koşullarda daha iyi bir eğitim sistemi üzerine nasıl odaklanabiliriz ve eğitim dijitalleşirken eğitim eşitliğini nasıl ve ne ölçüde sağlayabiliriz konusuna odaklanmamız gerekiyor.

Bireysel alışkanlıklarımız açısından değerlendirecek olursak örneğin spor alışkanlığına nasıl devam edebiliriz. Sağlıklı yaşam için teknosporla tanışmamız gerektiğini gördük. Kapanan ligler ise fanatikler açısından e-spor, e-lig kavramlarının önemli olduğunu belki de hızlanması gereken bir çalışma olduğunu gösterdi. Evde vakit geçirmediğimizden bireysel olarak kendimize yetme çalışmalarımız bir yandan deneyim paylaşımlarını içeren videoların izlenmelerini arttırdı. Deneyim paylaşımı içeren çeşitli kanalların yeni takipçileriyiz. Burada “paylaşım” fikri öne çıkmaya başladı. Ve değişen dünya bize mülkiyet kavramının değersizleştiği, paylaşım ekonomisinin (değiş-tokuş, kiralama, paylaşma…) yükselen bir trend olacağını gösteriyor.

Fiziksel olarak bankalara gidemiyor olmamız ise, fiziki paranın önemini kaybetmesi, elektronik paranın değerli olduğu bir dünyanın penceresine doğru bizi götürüyor. Henüz regülasyon bariyerleri olsa da finansal hizmetlerin dijitalleşmesi hepimiz açısından hayati önemlere sahip.

Her ne kadar sona saklamış olsam da bu dönemde en büyük ihtiyacımızın sağlık olduğunu gösterdi. Genetik ve laboratuvar araştırmaları, sağlık teknolojileri, biyolojik araştırmalar, ilaç ve iyileştirme çalışmalarının önemini kavradık. Tıp ve alternatif tıp araştırmaları hayatımızın en önemli parçası olarak şekillenmelidir. Bu durumda hastaneye gitmeden evde salığımızı bireysel anlamda takip eden cihazlara sahip olmamız, bu cihazların nesnelerin interneti teknolojisi ile aile doktorumuza verilerimizi iletmesi, belki de yapay zekâ ile bir sonraki adımı bize göstermesi oldukça değerli çalışmalar olacak.

Bu yeniliklerden bahsederken diğer ikinci bakış açımız ise dijitalleşme karşısında veri güvenliği ve çeşitli regülasyon bariyerleri. Bu kadar veriyi paylaşırken bir yandan şirketlerimiz ticari sırlarını koruyabiliyorlar mı, çalışan veri güvenliğini sağlayabiliyor mu, veri denetimi ne şekilde sağlanacak sorularını aklımıza getiriyor. Nitekim veri şirketlerin en önemli sermayeleridir. Rekabette şirketleri öne çıkaran hususun veri koruması yani ticari sırlarının korunmasına dayalı olduğunu unutmayalım. Bir yandan ticari sırlardan bahsederken kişisel verilerimi nasıl koruyabileceğimiz hususunu da unutmayalım. Hepimiz uzaktan bağlanarak eğitimler alıyor, webinarlar düzenliyor, toplantılara katılıyoruz. İster istemez, kendimiz, ailemiz, hayatımızın bir parçası olan evlerimiz çeşitli şekillerde görüntülenebiliyor. Kişisel verilerimizi yeteri kadar koruyabiliyor muyuz?

Önemli kavramlardan biri performans yönetimi. Çalışanların dijital ortamlarda performans yönetimi mümkün olacak mı? Birini işe almak istediğimizde online görüşmeler şirketimiz açısından ne derecede yeterli olabilecek? Demek ki insan kaynakları yönetiminde de dijital çözümler önem arz ediyor.

Bu dönemde Kişisel Verileri Koruma Kurulu oldukça önemli çalışmalar yaptı, hala veri güvenliğinin önemi hakkında kamuyu bilgilendirme konusunda oldukça ciddi mesailer kat ediyorlar. Bu dönemde belki de şirket ve kurumlarda “Veri Etik Kurulları”nın oluşturulması ve veri akışının takibi, denetlenmesi konularını da ek bir çalışma konusu olarak gündeme alabileceklerdir.

Bu dönemi toplumsal olarak en az kayıpla atlatmamızı, hayatımızın her alanında yaşadığımız zorlu günlerden çeşitli fırsat alanlarına erişerek çıkabilmemizi diliyorum.

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.

Yazar: Blockchain Women

E-Devlet üzerinden varlıklarınızı nasıl koruyabilirsiniz?

Son aylarda artan dolandırıcılık olayları kişilerin birikim ve varlıklarını riske atıyor. Özellikle bankalarda sistem çöküşleri, hem güvenin azalmasına hem de kaygıya neden oluyor. Yapay zeka teknolojisi ve dijital hacker’lık öyle bir boyuta geldi ki, müşterinin bilgisi olmadan bankadan kredi kullanılıyor. Ya da bilinçsiz vatandaş önüne gelen linki tıklıyor, banka hesaplarından para çekiliyor veya alış-veriş yapılıyor. ...

Bağlantıyı kopyala