Bu yıl blockchain ve kriptopara sektörü, DeFi yani merkeziyetsiz finans rüzgâr ile adeta uçuyor.
Düşük faizli ve kolay borç verme platformları olarak yola çıkan DeFi projeleri kısa zamanda inanılmaz yüksek getiriler ya da faiz vadeden protokol ya da yöntemlerden bahsedilen bir alan haline geldi.
Dünya genelinde özellikle yaşlı sanayi ekonomilerinde faizler sıfır hatta negatifken DeFi projeleri %60, %500, %1000 vb getiri-faiz vaat edebiliyor. Hatta dün bir projenin %40.000 getiri sağlayabileceğine dair bir yorum bile gördü bu gözler!
Öyleyse herkesin aklındaki soruyu sorayım: Nereden geliyor bu değirmenin suyu?
Bu yazının amacı DeFi’yi ya da yield-farming’i (getiri-çiftçiliği) ayrıntılarıyla anlatmak değil. Bu konuda bolca İngilizce ya da Türkçe kaynak bulmak mümkün.
Benim odaklanmak istediğim konu bu kadar yüksek getiriler nasıl mümkün olabilir? Normalde DeFi protokolleri banka gibi ya da daha özelde katılım bankaları gibi çalışsa topladıkları fon ya da likiditeyi sanal veya doğal dünyada çeşitli yüksek getiri sağlayacak proje ya da araçlara yatırarak bu getirileri mümkün kılmaları gerekirdi.
Teorik olarak düşünürken akla ilk olarak şu geliyor: Bu protokoller topladıkları likiditeyi alım ağırlıklı sezonda çok yüksek getiriler sağlayan başka kripto paralara yatırabilirler. Örneğin çok iyi analiz ve yatırım ekipleri kurarak tek başına bir kişinin yapabileceğinden çok daha iyi performansla kripto paralara yatırım yapıp bu yüksek getirileri elde edebilirler.
Ancak içinde bulunduğumuz aylarda bir alım ağırlıklı sezonun ancak başlangıcından söz edebiliriz. Alım ağırlıklı sezona Bitcoin öncülük eder. Bitcoin’den daha sonra gelen altkoinlerden bazıları çeşitli özelliklerine göre Bitcoin’den daha yüksek getiri sağlayabilirler. Bu teori geçerli olsaydı DeFi protokollerinin yüksek getiri vaatleri ancak Bitcoin sayesinde, Onun başlattığı alım ağırlıklı sezonda altkoinlerin yüksek getirileri sayesinde mümkün olabilirdi. Ancak bir de bıçağın keskin olan diğer yüzü var. Bitcoin biraz gerilese bu altkoinler bu defa çok daha sert biçimde çakılır. DeFi protokolleri altkoinlere yatırım ile bu getirileri vadediyorsa Bitcoin’de yaşanacak biraz sert düzeltmelerde bile yerle yeksan olmaları şaşırtıcı olmaz.
DeFi protokollerinin katılım bankaları gibi doğal dünyada ekonomik yatırımlara girerek bu müthiş getiri ya da faizleri bu kadar kısa sürede vermeleri de imkansız. Çünkü doğal dünyada böyle yüksek kazançlar için yapılacak yatırımların dönüşü yıllar sürer.
Geriye son bir seçenek kalıyor: DeFi projelerinin geneli, sırf onlara duyulan ilgi ve çeşitli mekanizmalarla sağlanan yüksek faiz vaatleri ile ayakta duruyor. Yaşı yetenler Türkiye’de bu tarz işlerin doğal dünyada da yapıldığını hatırlar. 1980’li Yılların başında çok yüksek faizler vadeden bankerler vardı. Banker Kastelli bunların en büyüğü ve en sembol ismiydi. Çok meşhur sanatçıları reklamlarında oynatıp güven sağlıyordu. Yine doksanlı yıllarda tek reklam sloganı yüksek faiz olan İmarbank vardı.
Bu tip mekanizmalar da yüksek faizin devamlılığı sürekli yeni müşterilerin para yatırmaya devam etmesine bağlıdır. Para akışı bir şekilde kesilirse ki mutlaka kesilir sonuç büyük bir çöküntü ve birçok mağdur yatırımcı olur. DeFi projeleri esas olarak gerçekten yüksek getirili işlerden yüksek kazançlar sağlanarak katılımcılara yüksek getiri-faiz verilmesine değil de sadece yatırımcıların yüksek kazanç vaadi ile çeşitli mekanizmalarla bir yönetim token’ı ya da likidite havuzuna çekilmesine dayanıyorsa büyük tehlike içeriyor demektir.
Yıllarca aynı durum Bitcoin için de iddia edildi. Bitcoin’in bir dolandırıcılık, bir Ponzi sahtekarlığı olduğu ileri sürüldü. Bitcoin’in değeri sadece fiyat artışlarına kapılan yatırımcıların gelmesine bağlı diye iddia edildi.
Oysa Bitcoini bu tip iddialara karşı koruyan mükemmel bir teknik altyapısı var: Proof-of-Work (PoW) ya da Türkçesi ile işkanıtı sistemi. Bu sistem çok enerji harcıyor diye eleştirilir ancak Bitcoin PoW sayedinde borç ve faize ya da hiçbirşeye dayalı olarak değil emek veya bu özel durumda bilgisayar hesaplama gücüne dayalı olarak üretilir. Yani Bitcoin’de çok ciddi bir üretim maliyeti vardır. Bitcoin fiyatını da sadece arz-talep değil işte temel olarak bu yükselen üretim maliyetleri yönlendirir. Üstelik her dört yılda bir ödül yaralanması olgusu ile bu üretim maliyeti bir anda ikiye katlanmaktadır. Bitcoin tarihine baktığımızda görüyoruz ki alım ağırlıklı sezonlar işte bu ödül yarılanmalarından sonra üretim maliyetlerinin artışı ile başlıyor.
DeFi projeleri ya da onlara ait tokenlar PoW benzeri emek harcanarak oluşturulmuyorsa, kriptoparalarda tam olarak bir alım ağırlıklı sezonun yüksek getirilerini de yaşamadığımıza göre yüksek getiriler sadece müşterilerin ilgisinden kaynaklanıyor demektir. Özellikle yatırımcıların yüksek faiz vaadi ile projelerin yönetim tokenlarına akın etmeleri ve bu tokenların fiyatlarını şişirmelerinin burada etkili olduğu görülüyor. Bu durumda yeni müşteri eklenmesi süreci kesintiye uğradığında yüksek getiriler de büyük zararlara dönüşebilir.
Tüm bunlar DeFi’yi Anlamsız ya da değersiz mi kılıyor? Asla! Hiç şüphesiz Blokchain ve daha geniş anlamda dağıtık veritabanı teknolojileri ve kriptoparalar bugün yüz binlerce yüksek eğitimli çalışan, bunların eğitimi ve hayatlarını sürdürmesi için kullanılan kaynaklar, Bir sürü bina ve arazi vs gibi dev harcamalar ile gerçekleştirilen bankacılık, finans ve sigorta işlemlerini sadece yazılımlarla gerçekleştirecek düzeylere yakın dönemde gelecek. O dönemlerde daha etkin ve ucuza hizmet sağlandığı için gerek mevduat sahipleri ve gerek kredisi kullanmak isteyenler klasik bankacılığa kıyasla çok daha çekici getiri ve uygun faiz oranları ile çalışabilecek. Ancak bugün gördüğümüz çılgın getiri-faiz oranları muhtemelen genelde söz konusu olmayacak.
Bugün çok hızlı şekilde uygulanan finansal deneylerin büyük ihtimalle çoğu başarısız olacak. Fakat başarılı olan az sayıda proje ise çok muhtemeldir ki Bitcoin benzeri yeni devrimlere imza atacak. Örneğin esnek arzlı kriptoparalar, Ethereum’a hatta blockchain’e alternatif daha hızlı yeni teknolojiler veya teminatsız kredi oluşturma deneyleri son derece ilgi çekici.
Bu yazıda dikkat çekmek istediğim konu sadece şu: DeFi’de birçok deney yapılırken özellikle küçük yatırımcı olarak bu aşamada neyin içine girdiğimizin bilincinde olmalıyız.