Bu yazıda bitcoin’in varlık felsefesi üzerine sorular soracağım. Bu sorularla bitcoin’in gerçekte ne olduğu konusunda düşünen herkesi daha da fazla düşünmeye sevketmeyi amaçlıyorum. Fiyatının neden düştüğünü ya da ne seviyelere çıkacağını düşünmek yerine, bir kerelik olsun insanlığın bu evresinde neden böyle bir enstrümana ihtiyacımız olduğu üzerine yoğunlaşalım.
1. Bitcoin Neden Var?
Bitcoin’in kim tarafından yazıldığı sorusu bizi çok ilgilendirmiyor. Bunun en önemli nedeni, tüm kodun ve her türlü bilginin zaten kamuya hediye edilmiş olmasıdır. Bu konu yeterince vurgulanıyor mu emin değilim. Bitcoin tamamen kamunun malı olan yani halkın malı olan bir inovasyondur. Geri alınması, üzerine oturulması, çalınması hatta kapatılması imkansızdır.
Bitcoin neden var? Neden tarihin bu noktasında var? Bitcoin, 2001 yılında icat edilmiş olan peer-to-peer, yani eşten-eşe dosya yollama inovasyonundan önce var olamazdı. Bit-torrent olmadan Bitcoin olamazdı. Yine benzer şekilde, bitcoin public-key-cryptography yani kamusal anahtar şifreleri 1970’lerde icat edilmiş olmasaydı var olamazdı.
Bitcoin’in varlık sebebi, yaratıcısı Satoshi Nakamoto takma isimli kişi tarafından açıklanırken, söylediği en önemli özellik, sınırsız ve hesapsız olarak basılan merkezi fiat paralara karşın, bitcoin’in sınırlı, şeffaf ve hesap veren bir sistem olmasıdır.
İkinci önemli özelliği de, merkezi fiat paraları basma yetkisi ve izni bir tekelin elindeyken bitcoin’leri isteyen herkesin üretebileceği ve elinde tutabileceğiydi.
Tarihin tam bu noktasında ortaya çıkması için ardında bir dizi inovasyon olması gerekiyordu. Bu inovasyonlara, adına artık “Nakamoto Consensus” dediğimiz mutabakat algoritması da dahil. Maxwell denklemleri vardır hani, başka bilim adamlarının denklemlerini bir araya getirip, içlerinden bir tanesine ek yapan Maxwell’in adıyla anılır. Bu haksızlık değildir zira Maxwell gerçekten yeni bir şey görmüştür, elektriği ve manyetizmayı bilimsel olarak ilk defa o tarif etmiştir. Burada da benzer bir durum görüyoruz. Kendisinden önce bulunmuş bir kaç önemli buluşu alıp bunlara yepyeni bir mutabakat sistemi ekleyerek kendini tarihe yerleştirmiştir Nakamoto.
Kimse sizi kandırmasın! Bu işler çocuk oyuncağı değil, devletlerin yapabileceği türden işler hiç değil. Bunlar, bu teknolojiler, inovasyonlar öz be öz bilim insanlarının marifetidir. Devletler nasıl Google arama motorunu yapamıyorsa, bunu ancak iki lisansüstü öğrencisi düşünebiliyorsa burada da durum aynen öyle.
2. Sınırlılık ve Sınırsızlık Ne Demek?
Bir şeyin sınırlı sayıda üretilmesi, üretileceği miktarın üretim algoritmasının bilinmesi bize ne getirir? Ve burada biz dediğim kişiler kimleriz?
Biz: Bitcoin makalesini okuyunca anlayan, ve “bitcoin core” programının açık kaynak yazılımına bakarak orada ne yazdığını okuyabilen herkes. Ben bu grubu, merkezde para basımına ortak olmayan herkes olarak, neredeyse insanlığın tümü olarak genişletme ihtiyacı duyuyorum. Bankacı olup da merkezi fiat para basımı işine doğrudan veya dolaylı olarak ortak değilseniz siz de “biz” kategorisine giriyorsunuz.
Cebinizde milyarlarca dolarınızın olması sizi “biz” kategorisinden ayrı kılmaz! Zira eğer sınırsız miktarda para basılması politikasını benimsemeyen bir milyarderseniz, sizin de “biz”den olduğunuz aşikardır. Bu durumda Michael Saylor gibi milyarder ama halka açık bir şirket sahibi veya Alan Howard gibi milyarder bir fon yöneticisi olarak da, Fed’in sınırsız ve hesapsız para basma eylemini onaylamayabilirsiniz.
Bu grafikte, bitcoin’lerin yaklaşık 4 yılda bir nasıl yarılanacağını ve sayıları 21 milyona giderken bunun azalan bir artışla olduğunu görüyorsunuz. Bu grafik 2033’de kesilmiş, o yıl zaten 20 milyona gelmiş olacak tüm dünyadaki bitcoin sayısı. İşte bitcoin’in toplam varlığı bu grafikte gösterildiği gibi sınırlanmış.
3. Varlık ve Yokluk Nedir?
Üçüncü düşünme maddesi olarak da varlık ve yokluk üzerine bir iki cümle söylemek istiyorum. Varlığına emin olduğumuz, elimizde tuttuğumuz bir metale (altına) endeksli bir para sisteminden, sanal bir sisteme yavaş yavaş geçiş yaptık. Bu geçişi tüm dünya insanları olarak yaptık. Bu geçiş, 1912 ile 1971 yılları arasında evre evre
gerçekleşti. Nihayet 1971 yılında, tüm dünyanın kağıt paraları, merkezde bir bankada basılan dolar diye yeşil bir kağıt+pamuk parçasına endeksli hale geldi.
Bu şekilde varlığa dayalı bir sistemden, var olmayana veya başka bir deyişle yokluğa dayalı bir sisteme geçiş yaptık.
Bitcoin’e ve bilgisayar oyunlarının sistem içi paraları da dahil dijital tüm paralara eskiden sanal paralar denirdi. Ama gelin görün ki şimdi asıl sanal para ceplerimizdeki kağıt paralar oldu. Peki bitcoin’in bu denklemde yeri ne? O da aslında karşı karşıya geldiği sanal-fiat paralar gibi yokluğu ölçümleyen, yokluğun üzerine inşa edilmiş bir algoritmaya dayalı. Yani aslında bitcoin Davut ve Calut (Goliath) hikayesindeki Davut değil. Yokluğa dayalı sistemi yıkması mümkün değil.
Zaten bu nedenle akıllı insanlar bitcoin’in devrimci tarafına inanmakta güçlük çekiyorlar. Bitcoin’in sistemin içinden tasarlattırıldığına inanmalarının asıl sebebi bence bu. Yokluğun kağıttan konfetiyle bağırsaktan atarak ölçümlenmesine karşıt bir biçimde, Satoshi de yokluğu matematiksel bir algoritma ile sınırlamış ve değer tartısına koymuş. Üfürüğe püfürükle cevap vermiş!
4. Asıl Davut Nerede Saklanıyor?
Asıl Davut nerede saklanıyor? Gerçek yıkıcı güç nerede?
Bugün para dediğimiz şeyi iki büyük kaynak üretiyor: 1) Varlıkları sınırsızca yakmakla hayati kirliliğe yol açan petrolcüler, ve 2) Yokluğa dayalı sınırsız kağıt yaratarak hayatımızı yakan büyük bankerler.
Dünya birden iyiye doğru yön değiştirecekse, bitcoin’in teknolojisini kullanıp, varlığa dayalı yeni bir kriptopara üreten kişi ya da kurumlar, belki de bir devlet bunu başaracak. Burada çözümün altın metaline dayalı kriptoparada olduğunu düşünenler de var, benim gibi tarımsal ve sınai varlığa dayalı kriptopara üretmeyi düşünenler de. Amaçlarımız aynı: Davut’u ortaya çıkarmak.
Bizim şimdi dikkat etmemiz gereken bir diğer mesele de, varlıklarımızı, yani altınlarımızı, madenlerimizi bize yokluğa dayalı kağıt paralar veren yabancıya, onların sistemi tam devrilirken kaptırmamamız. Çünkü o kağıttan paralar yakında “PUF” diye kaybolacaklar ama varlıklarımız çoktan elimizden gitmiş olacak.
5. Euler Sayısının Para Artışı İle İlgisi Nedir?
Ve nihayet son düşünme maddesi: Euler, yani (e) sayısı nereden çıkmıştır biliyor musunuz? Bileşik faizin üst limitidir bu sayı. Eğer bir kişi bankaya parasını
yatırdığında, (mesela) 1000 TL, banka o kişiye yıllık (mesela) %100 faiz ödüyorsa o kişinin yıl sonunda kaç parası olur? Cevap: Yıl sonunda bankada 2000 lirası olur. Aynı faizden 12 ay boyunca her ay sonunda parasını çekmeden yeniden bileşik faiz alması durumunda, bir yıl sonra 2613 TL’si olur : (1 + 1/12)12. Rakamı bu örnekteki şartlarda çıkartabileceğiniz en yüksek değer, 2.718… x 1000 TL yani 2718 TL’dir. İşte bu limit euler sayısı olan 2.718… den gelmektedir.
Satoshi Nakamoto’nun, bitcoin’in her 4 yılda bir sürümünü yarıya düşürme fikri çok zekicedir. Böylece, bitcoin’lerin arzını da yaklaşık olarak talebin artışına karşı dengeli bir şekilde azaltmayı hedeflemiştir. Bunun yaparken, euler sayısının bileşik faizdeki rolünü biliyormuş ve faize karşı ters bir yapı düşünmüş sanki. Birilerinin bitcoin’leri satın alıp başkalarına faiz kazancı amacıyla satmasının önüne geçmek istemiş sanıyorum.
Düşünüyorum öyleyse varım. Düşünmüyorsam, düşünenler altınımı altımdan alıp gider.