bitcoin
Bitcoin (BTC) $ 60,845.30 0.98%
ethereum
Ethereum (ETH) $ 2,353.36 0.90%
bnb
BNB (BNB) $ 545.16 0.95%
solana
Solana (SOL) $ 138.33 1.81%
xrp
XRP (XRP) $ 0.51648 0.78%
cardano
Cardano (ADA) $ 0.348316 2.97%
dogecoin
Dogecoin (DOGE) $ 0.106672 3.09%

Bitcoin Hype V2.0

Bitcoin Hype

Bitcoin’in adım adım ATH dediğimiz tüm zamanların en yüksek seviyesine doğru tırmanışa geçtiği şu son bir iki haftalık süreç oldukça ilginç geçiyor. Tam 3 sene önceki dönemleri hatırlatıyor. Tarihler de birebir örtüşüyor gibi. Amerikalıların holiday season’ı  (Ekim sonunda Halloween ile başlayan, 26 Kasım’daki Şükran Günü – Thanksgiving ile devam eden, 24 Aralık’taki Christmas sonrası New Year – Yılbaşı ile sona eren sezon diyelim) 2017 aynı dönemde de bir Bitcoin ve kriptopara şenliği gibiydi. Bitcoin’ın ana akım medyada gündem olmadığı bir gün bile yoktu neredeyse.

Bugüne geldiğimizde ise dinamiklerin birçok açıdan değiştiğini görüyoruz.

O dönemde sadece Bitcoin, altcoinler (ki adet olarak şu ankinin herhalde bir %30’u kadardı) ve ICO çılgınlığı varken bugün Bitcoin dışında bu ICO’ların yadigari olarak 6000’in üzerinde kriptopara var. Bunların birçoğu gerçekten çöplük diyeceğimiz, herhangi bir proje, ekosistem vs vaad etmeyen Shitcoin de diyebileceğimiz tokenlar.

Diğer yandan bugün itibariyle 13.5 Mia USD kilitli toplam varlık hacmine ulaşan bir DeFi piyasası var ki, bugün deneysel de olsa geleceğin merkeziyetsiz finansını oluşturacak temellerin  atıldığı bir alan burası. Para arzına ilişkin algoritmik yeni modellerin denendiği, borç alma/verme, gelir hasatları, likidite havuzları, yönetişim token’ları gibi uygulama ve kavramları gördüğümüz bu alandaki projeler – her ne kadar yine bir çoğu scam olsa da – merkeziyetsiz borsa ve cüzdan yapıları ile finans ve sermaye piyasaları ürünlerine bambaşka bakış açıları getiriyor. Özellikle Mayıs 2020’den beri hızla tırmanışa geçen bu piyasanın kısa sürede vardığı büyüklük gerçekten inanılmaz. Tabii ki halen çok karmaşık arayüzler, belirli bir teknolojik ve finansal okuryazarlık seviyesi gereksinimi bu piyasaya giriş için dikkate değer bir engel teşkil ediyorsa da hızla UI/UX tarafında yapılan geliştirmeler ve denetim mekanizmaları sayesinde yeni kullanıcı girişlerini de görüyoruz.

Önceki “Hype” ile bugünü kıyasladığımızda başka neler var piyasaya etki eden faktörler arasında?

Öncelikle tokenizasyon. Günümüzde, genellikle menkul kıymetlerin tokenize edilerek blokzincir üzerinde kurgulanan platformlarda alım/satımlarının yapılabildiği dijital varlık uygulamaları var. Bu uygulamalar artık çeşitlenerek tahvil, bono, hisse senedi gibi menkul kıymetler ile sınırlı kalmayıp gayrimenkul, sanat eserleri, ve hatta nadir bulunan koleksiyon parçaları (araba, saat vs…) oyun karakterleri, futbolcu-basketbolcu dijital kartlarına kadar pek çok alanda uygulanmaya başladı. 

Özellikle sanat anlayışının da dijitalleşmeye başladığı bugünlerde Dijital Sanat eserlerinin tekil token’leri (NFT’ler) 100 Bin USD üzerinde fiyatlarla alıcılar bulabiliyor. Yeni dünya düzeninde özellikle yeni jenerasyon artık duvarına asacağı bir tablo yerine, her zaman yanında taşıyacağı ve mülkiyeti sadece kendisine ait eserler istiyor, ve kripto dünyası da tam olarak bunu sağlayabiliyor.

Bir diğer gelişen alan da Stablecoin – yani sabit kripto paralar. Bir dayanak varlığa karşı arz edilen bu stablecoin’lerin kullanımı, özellikle DeFi projelerinin yaygınlaşması ve bu ekosistemin büyümesiyle ciddi miktarda artış gösterdi. 2017 hype’ını ateşleyen fitillerden biri olduğu söylense de yapılan akademik çalışmalarda herhangi bir korelasyon dayanağı bulunmayan, ama yine de komplo teorisi severler tarafından sonuna kadar desteklenen Tether,  fiyatların uçuşa geçtiği o dönemde alışılmamış hacimlerde “basılarak” piyasaya sürülmüştü. Dolara endeksli ilk sabit kriptopara olan Tether, şu anda Bitcoin ve Ethereum’dan sonra, 18 Milyar USD’nin üstündeki piyasa değeri ile en büyük 3. kriptopara.

Regülasyonlar açısından baktığınızda ortamın 2017’deki kadar vahşi olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Almanya, İsviçre ve hatta ABD’de özellikle kriptopara saklama hizmeti sunması açısındann bankalara onay verilmesi ve bunların düzenleme ve denetimlere tabi tutulması, özellikle bireysel yatırımcıyı korumaya yönelik alınan uygun tedbirler oldu. İsviçre hatta daha da öne çıkarak kriptopara şirketlerine bankacılık lisansı vermeye kadar işi ileriye götürdü. Singapur da Uzakdoğu’nun kripto neferi olarak; hem bankacılık, hem de yatırım ürünlerinin blokzincir tabanlı platformlarda işlem görmesi için gerekli mevzuatları oluşturdu, bu sayede Fintech ve kripto start-up’ları için bir yatırım cenneti oldu. Son olarak Amerikan Bankacılık Denetleme Kurumu denebilecek OCC de geçtiğimiz haftalarda ulusal bankaların izne tabi olmak kaydı ile kripto saklama hizmetleri vermesine yeşil ışık yaktı. Avrupa Birliği’nin taslağını hazırladığı kriptopara regülasyonu Mica’nın ise, her ne kadar 2024 yılından önce yürürlüğe girmesi zor olarak görünse de, oldukça piyasa dostu bir regülasyon olması açısından yatırımcıların kriptopara piyasalarına daha rahat girmesi için gerekli güven ortamını sağlayacağı düşünülüyor.

Kurumsal blokzincir – DLT adaptasyonları da gelişmeye devam etti. Henüz çok tabana yaygın kullanım örneklerini görmesek de belirli sektörel uygulamalarda artık blokzincir vazgeçilmez hale gelmeye başlıyor: en başta tedarik zincirlerinde, özellikle gıda ve ilaç güvenliği alanlarında. Lojistikte gemi taşımacılığı, navlun prosedürleri, antrepo hizmetlerini entegre sunan çözümler gün geçtikçe artıyor. Bankaların ödeme garantileri bacağında yer aldığı ticaretin finansmanı işlemleri hem Uzakdoğu, hem de Avrupa’da, üstelik ülkemizde de artıyor. Ancak bu sefer de birbirinden bağımsız işleyen “network ada”ları oluşmaya başlıyor. Uzakdoğu’daki bankaların kullandığı platformlar ile, Avrupa’daki platformlar farklılıklar gösteriyor. Bunların konuşamaması, birlikte çalışamaması durumunda global bir entegrasyon oldukça zor görünüyor.

Bir diğer önemli uygulama alanı da sağlık sektörü kuşkusuz. Pandemi ile birlikte ilaç, malzeme tedariği, hasta takip sistemleri, tedavi ve ilaç verilerinin saklanması, paylaşımı konusunda birçok ülkede blokzincir tabanlı çözümlerin uygulamaya çalışıldığını gördük.

Bu uygulamaların Bitcoin ile doğrudan bir ilişkisi olmasa, ödemeler Bitcoin veya kriptopara cinsinden yapılmıyor olsa dahi, hem teknolojinin tabana yayılması, hem de farkındalık oluşturması açısından önemli olduğunu düşünüyorum.

2017 ile en büyük farklardan biri de Bitcoin futures kontratlarının 2018 yılından  itibaren regüle bir borsa olan CME’de işlem görmeye başlaması. Burada görülen son dönemdeki hacim artışları, Bitcoin fiyatının kalıcı olarak bu seviyelere gelmiş olabileceğinin en önemli unsurlarından biri. Diğer yandan Deribit başta olmak üzere çeşitli borsalardaki opsiyon işlemlerine de ilginin, dolayısıyla hacmin artmış olması piyasada bir derinlik yaratması açısından önemli. Kısaca piyasa 2017’de ICO güdümlü büyümeden çok daha olgun, tabana yayılmış ve derinleşmiş durumda.

2020’nin, bence şimdiden tüm 21.yy için kuralların baştan yazılmasını tetikleyecek olayı Covid-19 pandemisine gelince…

Virüs sadece sağlık açısından bir tehdit oluşturmakla kalmadı, tüm normallerin yerle bir olduğu bir dünya yarattı. Ülkeler kapandı, işyerleri kapandı, uçaklar, trenler, gemiler, arabalar durdu. Dünya bir nefes aldı. İnsanlık ise yeni dersler aldı (mı acaba?).

Karantina tedbirleri ile birlikte uzaktan çalışma, online ve dijital hayatı artık bir seçenek olmaktan çıkarıp zaruret haline getirdi. Harcama alışkanlıkları, öncelikleri değişti. Birçok insan işsiz kaldı, işyerini kapattı, iflas etti veya geliri önemli ölçüde azaldı. Pandeminin maalesef sağlık dışındaki en büyük tehdidi, perde arkasında çığ gibi büyümekte olan yoksulluk ve fakirleşme. Devletler bu durumda ne yaptılar?  Bankaları, dinazor şirketleri kurtarma operasyonlarına başladılar: karşılıksız para basmaya. 2008 krizinin daha hala etkileri tam olarak silinememiş, yapısal sorunlar giderilememiş, gelir dağılımındaki uçurum daha da bir artmışken üstüne bir de bu pandeminin gelmesi ekonomik açıdan yeni zorlukları beraberinde getirdi.

Basılan para borç baskısını, ve tabiki enflasyonist etkiyi de getiriyor.

İlk basılan paranın bir kısmı devletlerin – özellikle ABD ve Avrupa’da – ekonomiyi canlandırma amacıyla bireylere dağıttıkları yardım paketlerine gitti. Bu dönemde bir miktar varlığın kriptopara piyasalarına girdiğini gördük. Hatta Amerikan Başkanlık seçimleri öncesi ek paketlerin uygulanması konusundaki anlaşmazlığın Bitcoin fiyatlarına şaşırtıcı derecede etki ettiğini de gördük.

Dijitalleşen hayat, paranın da dijitalleşme gerekliliğinin artık kaçınılmaz olduğunu da gösterdi. Bu dönemde açılan cüzdan sayısı ve kullanıcı sayılarındaki artışlar insanlarda oluşan farkındalığın da göstergesi. Sadece bireysel olarak değil, sermaye yedeklerini enflasyona karşı korumak isteyen ve daha iyi bir araç bulamadığı için Bitcoin’i tercih eden kurumsal yatırımcıları da bu dönemde görmeye başladık. Bu kurumsal benimsenme tabii ki bireyler için de cesaret verici oldu.

Paranın dijitalleşmesi demişken CBDC’lere de dokunmadan olmaz. Çin bu yıl 5 bölgede cüzdan kullanımlarını hayata geçirirken kullanıcılar için (artık devletler için de “vatandaşlar” birer “kullanıcı” haline gelmeye başladı!) airdrop kampanyaları yaptı. Avrupa Merkez Bankası başta olmak üzere İngiltere, Kanada, Fransa altyapı çalışmalarına devam ediyor. Amerika ise şu an durumu gözlüyor – Powell’a göre ilk olmak, en iyi olmak anlamına gelmiyor. Bu arada tren kaçıyor! TCMB de dijital para hazırlığı içerisinde. Detaylar kamuoyu ile çok paylaşılmasa da yurtdışındaki gelişmeler yakından takip ediliyor. Geçtiğimiz hafta hızlı ödeme sistemi Fast’i hayata geçireceğini duyuran TCMB’nin bu hamlesini dijital paraya geçiş öncesi hazırlık olarak yorumlayanlar da oldu. Anında 7/24 para transferi yapılabilen bu sistem bir blokzincir uygulaması olmasa da şu anki haliyle birçok ihtiyaca yanıt verecek gibi görünüyor.

CBDC’leri ateşleyen ise hatırlarsınız Facebook’un önderliğini yaptığı Libra projesi olmuştu. Birden kendi kriptoparamı çıkaracağım diye ortaya çıktıklarında, karşılarındaki 2.1 Milyar “kullanıcılı” bu süper gücün yaratacağı potansiyel  tehlikenin farkına varan başta Amerikan Hükümeti olmak üzere hemen hemen tüm devletler şiddetle itiraz etmeye başladılar. İfadeler, tutanaklar, tehditler vs derken Libra geri adım atmak, ve sadece bir ödeme platformu olacak şekilde projeyi revize etmek durumunda kaldı.Devletler de tabi bir yandan kendi dijital paralarını bir an önce çıkarmalarını gerektiğini kavradılar.

Bana soracak olursanız CBDC’lerin kitlelere cüzdan kullanım alışkanlığını sağlaması dışında olumlu hiçbir katkısı olmayacak, bilakis yeni bir gözetim aygıtı yaratılmış olacak!

Bu dönemin kuşkusuz bir diğer çarpıcı gelişmesi ise PayPal’in kendi platformu üzerinden Bitcoin alım/satım/saklama hizmetleri vermeye başlaması oldu. Regüle edilmiş, denetlenen bir platform üzerinden önce Amerika, sonra global olmak üzere toplam 350 Milyon kullanıcı bir anda Bitcoin’e erişilebilir hale geliyor. Cüzdan indir, borsada hesap aç, para gönder, kriptopara al, cüzdanına transfer et, bu arada yanlış adrese gider mi acaba diye kalp çarpıntıları yaşa, cüzdanının şifrelerini asla kaybetme gibi prosedürler, adımlar, sorunlar olmadan tek tuşla alıp, satıp saklayabilecekler. İnanılmaz bir imkan!

PayPal ilk duyuru yaptığında detayları okudukça şahsen hayal kırıklığı yaşamıştım: PayPal sadece alım/satım ve saklama hizmetine izin verecek, bırakın başka cüzdana transfer yapmayı, PayPal kullanıcıları arasında bile “şimdilik” transfer yapılamayacaktı. Her ne kadar sadece Bitcoin değil, Bitcoin Cash, Ethereum ve Litecoin için de bu altyapıyı sağlayacak olan PayPal, aslında ilk etapta insanlara kolaylıkla bir kriptopara edinme deneyimi yaşatacak. Varsın Bitcoin’i alışverişte kullanmayalım. Zaten hiç kullanmayalım. Bitcoin için dijital altın demiyorlar mı? Alışverişlerde altın kullanıyor muyuz? Bu amaca uygun başka kriptoparalar nasılsa  var. Stablecoinler var, CBDC’ler geliyor, topluluk token’leri var. Bitcoin ile varlığının değerini koru, harcamanı başka token’larla, coin’lerle yap. Gıda için, oyun için, kahve için bir dünya token, coin çıkıyor. Bunlar zaten gerekli teşvikler, alışverişler için kullanılabilir. Önemli olan bunların birbirleriyle konuşabilmesi. O yüzden de Polkadot, Cosmos, Avalanche gibi projeler çok revaçta ve gündemde olacak.

Görüldüğü üzere artık ortam çok farklı. Yeni jenerasyonun dijital yatkınlığı, benmerkezci duruşları davranışsal modelleri de değiştiriyor. Krizlerin klasik para ve maliye politikaları ile çözülemeyeceğini zaten 2008 krizinden beri görüyoruz. Bitcoin’in Mart ayında 3000 USD’lere varan düşüşünün ardından bugünlere gelmesinin arkasında işte bu değişen dinamiklerin etkisi büyük. Para devletlerin egemenliğinde olduğu sürece güçlü yine güçlü kalmaya devam edecek, kapitalizm yoksulu ve güçsüzü daha da çok ezecek. Bitcoinin yaşadığı bu ilk kriz ile kitleler artık finansal özgürlüğün devletin eline verilmemesi gerektiğini gördü. Bunu deneyimleyen, gören insan sayısı arttıkça devrim de gecikmeden gelecek.

Bu büyük bir reset sonrası mı gelir, geçiş nasıl olur bilmiyorum ama daha adil bir kaynak dağılımının teknolojik çözümler ile gerçekleşeceği aşikar. Bunun da ayrılmaz bir bileşeni şüphesiz blokzincir teknolojisi. Ve bu teknolojinin ürünü olan kriptoparalar olmadan yeni dünya düzeni kalıcı temeller üzerinde olmayacak.

Gün geçtikçe daha bir tabana yayılan, benimseme hızı artan bir süreç görüyoruz. Ancak yeterli değil. Şu an dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların henüz dahil olamadığı bir ekosistemden bahsediyoruz.

Aile ekonomilerine etkilerinin daha fazla olduğunu göz önüne aldığımızda, kadınların, kripto paraları öğrenmelerine, bu ekosistemde aktif olmalarına önem verdikçe, hacimler ve yaygınlık daha da artacaktır. Biz kadınlar olarak da bu değişimin ne kadar başında yer alırsak hedeflenen ve arzulanan adaletli dünyaya daha erken ulaşacağız. Bunun için çalışıyor ve çabalıyoruz. Kadınların daha fazla kriptopara ve blokzincir teknolojisinde yer alması gerekiyor. Tüm erkek takipçilerimiz ve bu ekosistemdeki katılımcılara davetimiz olsun: kadınlara her anlamda pozitif ayrımcılığa destek olun. Bu değişimi ancak ve ancak birlikte başarabiliriz.

Bu makale yatırım tavsiyesi veya önerisi içermemektedir. Her yatırım ve alım satım hareketi risk içerir ve okuyucular karar verirken kendi araştırmalarını yapmalıdır.

btchaber bh logo

Ebru Güven

Ebru Güven, Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat bölümünden mezun olduktan sonra profesyonel bankacılık kariyerine 1997 yılında başlamış ve 2018 Mayıs ayına kadar Türkiye'nin saygın bankalarında, ağırlıklı kurumsal bankacılık olmak üzere genel müdürlük ve şubelerde çeşitli görevlerde bulunmuştur.
https://www.btchaber.com

Blokzincirin ve kripto paraların, geleceği nasıl değiştireceğini bugünden öğrenin.
Bağlantıyı kopyala