Almanya’dan son dönemde blokchain teknolojisi ve kriptoparalar sektöründe devrimci adımlar geliyor. Berlin yönetimi ülkedeki bankaların milyonlarca müşterisi için başta Bitcoin olmak üzere kriptopara saklama hizmeti vermesinin önünü açarak büyük bir adım atmıştı. Şimdi de ülke, dünyanın lider piyasalarından biri olan kendi hisse senedi piyasasını blockchain’e geçirmeye hazırlanıyor.
11 Ağustos’ta, Almanya Federal Maliye Bakanlığı (BMF) ile Federal Adalet ve Tüketiciyi Koruma Bakanlığı (BMJV) tarafından menkul kıymetlerin blokchain’e taşınarak dijitalleştirilmesi hakkında hazırlanmış bir yasa tasarısı kamuoyu ile paylaşıldı. Konu hakkında yapılan resmi açıklamada, dijital menkul kıymetlerin benimsenmesinin federal hükümetin blockchain stratejisinin temel hedeflerinden biri olduğu aktarıldı.
Alman finansal kontrol otoritesi BaFin tarafından denetlenecek olan e-hisseler, normalde hisse senedi çıkarılırken yapılmak zorunda olan kağıt evrak işlerini minimuma indirecek.
Almanya bu iki önemli adımla hiç çekinmeden kriptoparaları kendi geleneksel bankacılık sistemine entegre ederken aynı zamanda şirketlerinin hisse senetlerini ‘tokenize’ ederek hem işlemleri ucuzlatıp kolaylaştıracak hem de belki firmaların yeni piyasalara açılmalarını sağlayacak.
Şirket hisseleri tokenlaştırılıp adeta her şirketin kendi kripto parası gibi çalışmaya başladığında dünyanın büyük kripto para borsalarında da işlem görebilir. Böylece alman firmaları geleneksel piyasaların dışında kripto para piyasalarında da milyarlarca dolar yeni sermaye bulabilir.
Tüm bu gelişmeler hızla yaşanırken insan düşünmeden edemiyor. Türk şirketlerinin hele de bu sıkışık zamanlarda yeni sermaye bulmaya Almanya vb. ülkelerden daha mı az ihtiyacı var? Türkiye şu anda “başka piyasalar ne yapacak, önce onu görelim” şeklinde bir politika benimsemiş gibi görünüyor.
Oysa kolayca yapılacak bazı yasal düzenlemeler ve getirilecek bir takım vergi avantajları ile çok şeyler yapılabilir. Türkiye’nin acil ihtiyacı olan uluslararası sermaye ülkeye çekilebilir.
Genel bir kanun ile kriptopara ve blockchain sektörlerinin Türkiye’de yasal konumları netleştirilebilir. Başka düzenlemeler ile özellikle küresel finans merkezi olarak konumlandırılmaya çalışılan İstanbul’da faaliyet gösterecek, başta kriptopara borsaları ve kriptopara projeleri olmak üzere çeşitli blockchain girişimlerine teşvikler ve vergi avantajları sunulabilir. Kendi ülkeleri sınırlamalar getirdiği için kripto paralara yatırım yapamayan başka dünya hükümetlerinin vatandaşlarına ikinci vatandaşlık şeklinde sınırlı haklarla e-vatandaşlık verilebilir.
Belirli koşullarla kripto para madencilik firmaları dünya genelinden Türkiye’ye çekilebilir. Büyük avantajlar sağlanarak kendi elektrik üretim birimlerini kurmaları bile teşvik edilebilir. Hiçbir ülke ABD dışında dolar basamıyor. Ama artık çok yeni de olsa uluslararası ticarette de kullanılabilen başta Bitcoin olmak üzere büyük kripto para birimlerini herhangi bir engelle karşılaşmadan kendinizi üretebilirsiniz. Bugün İran toplam Bitcoin üretiminin yüzde 4’ünü gerçekleştiriyor.
Bu alanda ne kadar hızlı sermaye akışı olduğunu artık Türkiye’nin fark etmesi lazım. Çarşamba günü YAM Finance isimli hiçbir denetim, güvence ve ön-kontrol olmayan deneysel bir DeFi (merkeziyetsiz finans) projesine saatler içinde 500 milyon dolar fon aktı. Denetimsizlik nedeniyle proje battı ve bir sürü mağdur ortaya çıktı. Örneğin neden İstanbul denetimlerle güvence altına alınmış yüksek getirili DeFi projeleri için küresel bir merkez haline getirilmesin.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın dijital para çalışmaları ve Takasbank’ın bankalarla ortaklaşa geliştirdiği dijital altın Biga projesi takdire şayan. Almanya örneğinde gördüğümüz gibi bu yeni sektörde çok daha fazlasının yapılabileceği alanlar hala boş. Büyük oyuncular buraları doldurmadan fırsatları zamanında yakalamamız gerekiyor.