İyi güzel de Web3 nasıl bir problemi çözmeye çalışıyor ? Bugünün internetinde yani Web2’de eksik olan ne var ? Bu sorunun cevabını vermek için gelin Web2’nin nasıl çalıştığına bakalım. Web2 projeleri 2000’li yılların başında başladığında temel bir sorun ortaya çıkmıştı. Kullanıcının etkileşim kurduğu, gitgide büyüyen veritabanlarına sahip olan web platformları nasıl finanse edilecekti. Bu platformları bir girişim olarak düşünürsek gelir modeli nasıl olacaktı ? Web2 gelir modeli konusunda türlü sancılar çekti. Yıllar içerisinde ise şirketler şu noktaya geldi. Kullanıcının bütün verisini al ve onu ürünleştir. Ünlü klişeyi bilirsiniz “Bir ürüne para vermiyorsanız, ürün sizsiniz.” Platformlar ancak bu şekilde ayakta durabileceklerini farketti. Örneğin Web2’nin ana duvarlarından olan Facebook ilk yıllarında çeşitli gelir modelleri denedi. Bir kişinin duvarına ücretli bir ürün gönderme, arkadaş listenizde olmayan bir kişiye mesaj atarken cüzi bir ödeme yapma gibi. Fakat sonuç iyi değildi. Bu modellerin hiç biri yeterince gelir sağlamıyordu. Geçtiğimiz yıl veri kriziyle gündeme gelen Whatsapp’ın ilk halini düşünün. Facebook’a satılmadan önce Whatsapp kullanıcılardan bir kaç sakız parası olacak kadar bir ödeme istiyordu. Bunu isterken de, kullanıcıların verisine önem verdiklerini, satmadıklarını , ödemeyi bunun için istediklerini dile getiriyorlardı. Sonuç yine hüsran oldu ve Facebook Whatsapp’ı satın aldı. Facebook’un Whatsapp’ı satın alması aslında bir gelir modelinin diğerini yenmesi anlamına da geliyordu.
Yıllar içerisinde teknoloji gelişti ve çok daha fazla bilgimizi internete vermeye başladık. Akıllı cihazlar ile nabzımızdan tutun evimizdeki süpürgenin hareketlerine kadar her şey internette bir yerlere gitmeye başladı. Sosyal ağlarda verdiğimiz verilerden çok daha hassas verileri bu şirketlere vermeye başladık. Bu aslında bir çok kullanıcının aklının bir yerinde bir soru işareti oluşturuyordu. Konuştuğum bir çok kişi “Bir şeylerden bahsedince onla ilgili reklam görüyorum!” diyerek kaygılanıyordu. Oysa ki durum bunun çok ötesinde. Yapay zeka algoritmalarıyla sadece konuştuğunuz değil konuşacağmız tahmini şeylerin de reklamını görüyoruz. İşte Web3’ün “İnternet bozuldu. Bizi özgürleştirmesi gereken bir yer bizim şirketler tarafından kullanıldığımız bir yere dönüştü.” mottosunun arkasında da bu durum var.
Web3’ün ikinci çözmeye çalıştığı problem mevcut sistemde dijital varlıklar üzerinde gerçek anlamda bir hak iddia edemiyor olmamızdır. Bunu ABD eski başkanı Donald Trump’ın sosyal medya hesabının kapanmasında veya başka ünlülerin sosyal ağlar ile yaşadığı problemlerde gördük. Bir fenomenin milyonlarca takipçisinin olması ve sosyal medya platformunun bu takipçiler üzerinden yüksek miktarda kar elde etmesinin hiç bir önemi yoktur. Bu fenomenin hesabının tüm hakları sosyal medya şirketine aittir. İstediği an hesabı kapatabilir. Hatta aynı problem eğitim platformları için dahi geçerlidir. 2020 yılında Türkiye’nin en önemli yapay zeka eğitmenlerinden birinin kursu dünyanın en büyük eğitim portalında bir anda engellendi. Eğitmen platforma mesaj atmasına rağmen günlerce cevap alamadı. En sonunda sosyal medyadan isyan edip, öğrencileri bu isyanına destek olunca platform eğitmen ile muhatap olmaya başladı. Yani merkezi internet şirketlerinin gözünde aslında sizin kim ne ürettiğiniz değil ne kadar gelir getirdiğiniz önemlidir. Alternatif bir model bulunursa sizin dijital anlamda üretiminiz ve haklarınız yok sayılabilir.
Aynı konu oyun sektöründe de geçerlidir. Bazen oyun denilerek küçümsense de bir kişi oyundaki karakteri için aylarca emek verip oyun içi belli dijital varlıklar elde edebilmektedir. Fakat oyun şirketi oyuncunun tüm dijital varlıkları üzerinde hakka ve kararlara sahip olabilmektedir.
Çeşitli web alanlarıyla çoğaltabileceğimiz bu örneklerin tamamında Web2’nin içerik üreten veya geliştiren tarafındaki kullanıcının hakları son derece kısıtlıdır. Web3 blokzincirler üzerine inşa ettiği platformlar ile bu mülkiyet sorununu da çözmeyi amaçlamaktadır.
Peki Web3’ün nasıl parçası olabilirim ?
Tıpkı internetin ilk ve ikinci evresinde olduğu gibi çeşitli kişi veya grupların Web3 evresine de giriş yapacağını göreceğiz. Bu yıllar içerisinde gerçekleşecek. İntenetin 90’lı yıllardaki yayılımına baktığımızda alanında otorite olan basın organlarından markalara, örgütsel yapılardan dini yapılara kadar bir çok kesimin öncelikle karşı durduğunu ardından yavaş yavaş konumlandığını görebiliriz. Aynı hikaye ikinci evrede de olmuştur. Üçüncü evrede de olacaktır. Kendine bazen ticari bazense farklı bir alanda çıkar alanı gören kişi ve gruplar internette konumlanacaktır. Örneğin taksiciler için geliştirilen bir ödeme sistemi, eğer taksi hareket ettikçe ona kripto para kazandırabiliyorsa bir süre sonra bu meslek grubu ödemeyi bununla almak isteyebileceklerdir. Benzer şekilde internet sitesinden topladıkları yardımların Web3 entegrasyonu çok arttığını gören STK’ları Web3 savunucusu olarak görebileceğiz. Örnekler çoğaltılabilir.
Bu zamanın kendi akışı içerisinde olacak. Peki siz, yani bu soruyu soran kişi, bu akışın önüne nasıl geçebilir. Elbette çeşitli alternatif yollar mevcut. Bunlardan en basit olan ve çok bilineni bir kripto varlık sahibi olmak ve bunu mümkün olduğunca borsa dışı cüzdanlarda tutmak. Merkezi borsarlarda kripto varlıklarınızı tutmak sadece bir güvenlik sorunu değil aynı zamanda Web3 felsefesi açısından da sorunlu bir tavırdır. Çünkü merkezi borsayı güçlendirerek bir yandan merkezi yapıları güçlendirmiş olursunuz. Fakat kripto varlık yatırımları son derece riskli bir iştir. Varlıklarınızın değeri çok hızlı bir şekilde değişebilir ve kayıplarınız olabilir. Bu ayrıca bir uzmanlık konusu olduğu için mutlaka finansal teknolojiler okur yazarlığı eğitimi alınması gerekmektedir.
Yatırımcı olmanın dışında bir geliştirici olarak Web3’ün parçası olabilirsiniz. Web3’ün hangi teknolojileri kullandığı bölümde işin yazılımsal arka planının nasıl olduğundan bahsettik. Tekrar kısaca değinmek gerekirse, sadece burada ortaya çıkan Solidity gibi dillerle değil geleneksel dillerin de çeşitli ihtiyaçların giderilmesinde kullanıldığını görüyoruz. Örneğin sizin tohum cümlenizi sunucularında değil, lokal cihazda taşıyan bir mobil cüzdan uygulaması Web3’ün parçası olurken, burada kullanılan dil Javascript veya React olabiliyor.
Bir başka alan da toplulukları büyütme noktasında topluluk yöneticisi olmak. Hali hazırda 10 binin üzerinde proje olduğunu ve bu projelerin her birinin Türkiye’de bir topluluk yöneticisi ihtiyacı olacağını biliyoruz. Ayrıca küresel anlamdaki topluluk yöneticilerinin de Türkiye’den seçilme şansı var. Topluluk yöneticileri, teknik yeteneklerden ziyade iletişim ve yabancı dil becerileri iyi olan, blokzincir konseptine uzak olmayan kişilerden seçiliyor.
Ayrıca bütün blokzincirlerin ciddi anlamda teknolojilerini anlatacak eğitmenlere ihtiyaçları var. Çoğu zaman bu eğitimler için hibe desteklerinde de bulunuyorlar. Kimi zaman evrensel kullanım için İngilizce kimi zamansa ülkelere göre yerel dillerde eğitimler hazırlayacak eğitmenlere ihtiyaç duyuluyor. Web3 ekosisteminin bir parçası olmak için bu yolla eğitimler hazırlayabilir, bu eğitimleri Youtube veya Udemy gibi platformlarda yayınlayabilirsiniz.
Bunların dışında Web3 konusunda farkındalık çalışmaları oluşturmak için STK faaliyetlerine katılabilir, kendiniz bir STK oluşturabilirsiniz. Hali hazırda Türkiye’de de blokzincir alanında çalışan STK’lar bulunuyor.