Küresel olarak oldukça kritik bir sorun haline gelen enflasyon, birçok ülkenin ana odağı olmuş durumda. Bu noktada birçok ülke Fed’in de önderliğinde faiz artırımı politikası uyguladı. Bir süredir aktif bir şekilde devam eden bu politika, her ne kadar meyvesini yavaş yavaş vermeye başlasa da bazı sorunları da beraberinde getiriyor: Resesyon. Bu noktada Fed de geçtiğimiz cuma günü açıkladığı Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantı tutanaklarında, fren sinyali vererek denge kurmaya çalışıyor.
Fed’den Faiz Artırımı için Fren Önerisi, Gelişmekte Olan Ülkelere Yarayabilir
Küresel olarak bir kriz haline gelen enflasyon problemine çözüm, başta Fed olmak üzere faiz artırımı politikasında bulundu. Bir süredir faiz artırımına giderek enflasyon verilerini yeniden kontrol altına almayı amaçlayan Fed, cuma günü açıklanan 1-2 Kasım Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantı tutanaklarında ilk fren ışığını yaktı. Katılımcıların çoğunluğu, faiz artırımlarının hızında yavaşlamanın yakında uygun olacağı konusunda hemfikir oldu ve bu durum, küresel bir düşen tahvil getirileri dalgasına, yükselen hisse senedi fiyatlarına ve dolar karşısında çeşitli para birimlerinde yükselişe neden oldu.
Daha da önemlisi, Fed’in enflasyonun kontrol altına alınabileceği bir aşamaya geldiğini düşünmesi, ABD ekonomisi için “yumuşak iniş” umutlarını artırıyor. Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Japonya Merkez Bankası gibi büyük merkez bankalarının da bundan açıkça fayda sağlayacağı düşünülüyor. Uzmanlara göre, artan borçlanma maliyetleri ve değer kaybeden para birimlerinin çifte darbesinden zarar gören gelişmekte olan ekonomiler de Fed’in faiz artırımlarındaki yavaşlamadan yüksek fayda sağlayacak.
Konu hakkında açıklama yapan S&P Global yöneticisi Paul Watters, şu ifadeleri kaydetmişti:
“Latin Amerika gibi birçok gelişmekte olan piyasa, oldukça yüksek oranlarda zirve yaptı ve Fed’in faiz artırımını hızlandırması durumunda yanıt vermeye hazırlanıyor”