Merkeziyetsiz internet motivasyonuyla yapılan Web3 tanımlamalarında ilk günden beri ortak bir nokta vardı. Facebook başta olmak üzere Web2 platformları bazı problemlere sahip. Bunların başında da kullanıcıların verilerini özgürce kullanmak ve bu kullanımda kullanıcıya bir mülkiyet hakkı bırakmamak geliyordu. Teorik olarak baktığımızda son derece haklı bir talep. Peki pratikte süreçler nasıl işliyor.
Öncelikle şunu bilmek gerekiyor. Facebook’u ve onun son 15 yıldaki başarısını anlamadan Web3 üzerine düşünmek çok zor. Eğer biz Facebook’u sadece bazı veri mahremiyeti sorunları olan bir platform olarak görüp, önemsemezsek Web3 inşaasında da realiteden uzaklaşırız.
Şimdi gelin Facebook’u başarıya götüren başlıklara bakalım. Aslında bu bir kitap olabilecek uzunlukta bir konu fakat temel noktalara değinmeye çalışacağım. İlk olarak şunu bilmemiz gerekiyor. Facebook ilk sosyal ağ değil. Sosyal ağ denemeleri 90’ların sonlarına doğru başlıyor. Facebook’a gelene kadar bir çok sosyal ağ yapılıyor. Bu sosyal ağların tamamı ile Facebook’un ayrıldığı bir nokta var. Facebook deneyimi demokratikleşme üzerine giderken diğerleri gelir elde etme, bilinirlik gibi daha klasik internet parametreleri ile ilgileniyor. Bunu daha sosyal ağlara girerken görüyoruz. Facebook hiç bir koşulda kullanıcıdan para istemezken, diğer ağların çoğu daha girişte ücretsiz mi ücretli mi üye olacağını soruyorlar. Facebook ise net bir şekilde bu ayrımı kaldırarak herkes eşit haklar veriyor. Hal böyle olunca da din, dil, ırk, cinsiyet, ekonomik statü ayrımı gözetmeden herkesi eşit bir ortamda bulundurmaya başlıyor.
Bu ilk sırrı. Devam edelim. Facebook kurucusu Zuckerberg’in annesi Karen Kempner bir psikiyatrist ve babası bir diş hekimi. Kendi basına verdiği demeçlerle “Her şeyi sorguladığım bir dönemden geçtim” diyor. Yani sadece teknik biri olarak kalmamış ve aynı zamanda insan üzerine çok kafa yoran biri. Bundan dolayı bir anda karşımıza, İbn-i Haldun’un Mukaddime kitabını tavsiye den biri olarak çıkabiliyor. Facebook’u büyütürken de her zaman bu odakta kalıyor. Yahudi kültürlerine göre yetiştirilmesi muhafazakar toplumları, sorgulamaları ise küresel okumalarını güçlü kılıyor.
Şimdi gelir modeli kısmına gelelim. Bizim Web3’te konuştuğumuz ana noktalardan biri sosyal motivasyon yerine, kullanıcıların birbirine finansal motivasyon gönderimi. Yani bana günde 200 beğeni yerine destek için 200 tane 1 TL de gönderebilsin kullanıcı. Bu sayede benim içerik üretimim teşvik edilsin. NFT’lerde de kripto para yerine, arzı sınırlı dijital varlık gönderiliyor. İlginçtir, buna benzer bir perspektifi Facebook ilk günlerinde deniyor.
Aşağıdaki ekran görüntüsünü hatırlayanlar olursa ne dediğimi daha iyi anlatabileceğim. Facebook’ta herkese açık veya gizli bir şekilde kullanıcılar birbirine parasal değeri olan şeyler gönderebiliyordu. Fakat finansal sistem henüz buna altyapı olarak müsait olmadığı için bu ilgi görmedi. Facebook ardından bir çok alternatif gelir modeli denedi. Örneğin tanımadığınız bir kişiye mesaj atarken cüzzi bir ücret istenmesi gibi. Fakat kullanıcılar bu modellerin hiç birinde finansal olarak sürece dahil olmadığı için Facebook yönünü bugünkü derin öğrenme odaklı pazarlamaya çevirdi. Burada da şunu görüyoruz. Facebook’un kurucusu Zuckerberg kullanıcı okumasını doğru yapıyor ve kullanıcının sitenin konseptlerindeki çok sert değişmelerine dahi izin veriyor. Burada da yine bir demokratikleşme var.
Son bir sırrı daha paylaşıp sonuç bölümüne geçeceğim. Facebook bugüne kadar tam 96 satın alma yaptı. Bu satın almalardan Oculus 2014 yılında gerçekleşti. Bugün sanal gerçeklik konseptlerini bu kadar konuşurken tam 8 yıl önce Facebook’un burada yatırım yaptığını unutmamak gerekiyor. Bunun gibi 10’larca girişimi satın alarak ekosistem kurdu ve sadece bugünü değil yıllar sonrasını dahi planladı. Planlamaya devam ediyor. Ben internetin deviyim diyerek geri çekilmiyor internetin tüm ilham verici hikayelerini takip ediyor.
Dönelim kendi gündemimize. Web3’ü inşaa ederken eğer başarıya ulaşmak istiyorlarsa tüm öncülerin dikkat etmesi gereken noktalar var.
- Meseleye sadece teknik olarak bakmama, insanı özellikle sıradan insanı doğru okuma
- Deneyimleri demokratikleşmeyi ve dijital konfor alanının her gün genişlediğini unutmama
- İnternetin çok bilinmeyenli bir denklem olduğunu, her yeni fikrin kıymetli olabileceğini bilme
- Kullanıcı odaklı olma, benim dediğim kesinlikle doğrudur dememe
- Kendi ekosistemini oluşturma, bu işin ekosistem meselesi olduğunu unutmama
- Sadece bugünü değil yıllar sonrasını da düşünme, buna yönelik yatırımlar yapma
Bunlar sadece işin bir kısmı. İnterneti yeniden kurgulamak istiyorsak unutmamalıyız ki bir Facebook olmak düşünüldüğü kadar kolay değil.