Blokzincir teknolojileri sürekli gelişme halinde. Ancak bu böyle devam edebilecek mi? Dipten gelen bu devrimci dalga, elitlerin, devletlerin ve bankaların çabaları ile alaşağı edilecek mi? Kurallar ve kanunlar değiştirilecek ve sonunda blokzincir inovasyonu öldürülecek mi?
İlk aklıma gelen temel sorular bunlar. Bu sorular üzerine kafa yorup, fikirlerimi sizlerin gözü önünde tazeleyeceğim. Blokzincirinin kırılganlığını tekrar test edeceğiz. Devletlerin, elitlerin ve bankaların çabaları bu inovasyonu alaşağı etmeye yeter mi, yoksa blokzincir “antifragile” bir yapıda mı?
Antifragile, Türkçe kırıl-ma-gan demek! Bu kavram“kara kuğu” diye bilinen ve yaygın olarak kullanılan kavramı da icat etmiş olan Nessim Nicholas Taleb isimli, bir zamanlar trader iken oradan yazarlığa geçmiş olan gıcık ama yetenekli birinin icadı (Ref:1). Türkçede antikırılgan dediğimde çok şahane olmuyor o yüzden kırılmagan diye bir kelime uydurmak zorunda kaldım, kırılgan değil, kırılmagan. Bakmayın, zaten antifragile da uydurulmuş bir kelime.
“Stres, şok, gürültü, arıza, hata, çatlak ve saldırılara karşı geldikçe bunlara dayanabilme yeteneklerini artırabilen sistemlere kırılmagan sistemler denir.”
Blokzincir bu tanıma göre kırılmagan yapıda. Bu durum sürekli teste tabi: Gelen ilk saldırıları kapıda önleyen bitcoin oluyor. Marka olarak en çok bilinen kriptovarlık o olduğu için tüm sistem token’ları ve coin’leri adına kalenin kapısını önce o koruyor. Teknoloji olarak da tasarım olarak da bitcoin, dünya çapına dağınık olan madencilik sistemiyle birlikte hayli kırılmagan bir yapıda.
Antifragile (kırılmagan) blokzincir Ethereum
Dünyadaki binlerce token’ın belli başlı olanlarının ve ayrıca sayısız şirketin akıllı kontratlarının üzerinde çalıştığı Ethereum platformu da epey kırılmagan bir yapıda. Şu anda daha da sağlam hale gelmeye çalışıyor ve Merge adı verilen varoluşsal değişimi yaşıyor. Bu hafta sonuna kadar bu varoluşsal dönüşümü gerçekleştirip Proof-of-Work konsensus metodundan çıkıp, Proof-of-State metoduna geçecek. Adeta havadaki bir uçağın motorları uçuş sırasında değiştirilmekte. Bu benzetme denli sakat bir olay olmasa da hayli riskli bir operasyon ancak beklenti bu değişimin sorunsuz halledileceği yönünde.
Bu arada ABD’deki SEC adlı kuruluşun başındaki Gary Gensler, bitcoin’den sonra Ethereum platformunun coin’i olan ether’nin (ETH) de emtia yani commodity olduğuna karar vermiş. Bundan sonra BTC gibi ETH da emtialarla ilgilenen başka bir ABD devlet kurumuna, CFTC’ye bağlanmış olacak. Bu kararın bu kadar geç gelmesi Amerika gibi bir ülkenin kurumlarının kriptopara teknolojileri ile ne denli zorlu bir imtihan verdiklerini göstermesi açısından önemli. Kripto varlıkları, yani sadece kriptoparaları değil, tüm blokzinciri varlıklarını kırılmagan yapan da, tasarım olarak devletlerin yapmış oldukları eski tanımlara uymamaları. Teknolojik olarak bottom-up yani aşağıdan yukarıya tanımlanmış oldukları için hazır kategorilerin içine oturmuyorlar. Bu da onları eskiden kalan tanımlı varlıklar için yazılmış kanun ve kurallara karşı kırılmagan kılıyor. Ülkeler senelerdir bu varlık sınıflarını nereye koyacaklarını bilemiyorlar. Son SEC kararı da doğru mu? Ether’i Bitcoin ile aynı yere koydukları için tutarlı ama tamamen doğru da değil. Bence varlıkların kategorizasyon yöntemi ileride tamamen değişecek, o zaman bu kriptovarlıklara bakış da daha doğru bir hal alacak.
1) Rakibin karşısına aynı silahla çıkmamak!
Davut ve Calut hikayesindeki gibi farklı silahların karşılaştığı iki farklı paradigmanın tarafları blokzincir ve merkezi para sistemi. Genç Davut (Davut peygamber) elbette blokzincir oluyor bu hikayede, dev Calut (Golyat) ise merkezi para sistemi ve bankalar. Blokzincir ekosistemi ve teknolojisi Calut’a karşı onun kendi silahlarıyla değil, yeni teknolojik ve gayri-merkezi yazılımlarla savaşıyor. Bu savaşta Golyat’ın asla galip çıkamayacağı zaten tarihte yazıyor. SEC ve Gensler’in kriptoparaları ellerindeki kutuya koyma çabaları sadece çaresizlik göstergesi, onların bu kararları çok uzak olmayan bir devirde manasız ve boş olacak.
2) Konjonktür yani durumlar da değişiyor
Bugün tüm dünyada bir çok devlet ne yazık ki egemen değil, örneğin Avrupa’daki ulus devletler kendi paralarını birliğin parası avro için feda ettiler, ve böylece ulusal para politikası yapamayan, bir tür iç işlerinde merkeze bağımlı vassallar haline geldiler. Dış işlerinde zaten bağımsız değildiler, şengen vize birliği bunun basit bir örneği. Rus-Ukrayna savaşı başladığından bu yana ise dünyada yeni bir konjonktür var. Bu kelimenin iki anlamı var, ben şu anlamda kullanıyorum:
Konjonktür = bir ülkenin veya bir grup ülkenin ekonomik durumunu etkileyen, birbiriyle etkileşimli öğelerin tümü.
Yani dünyada artık ülke ekonomilerini etkileyen, birbirleriyle etkileşimli bir dizi yeni öğe var. Birinci tür öğeyi daha önce çok konuşmuştuk: Blokzincir teknolojisinin de varlık nedeni olan karşılıksız ve hesapsız dolar ve sair fiat para basılması. Şimdi ortaya çıkan ikinci bir tür öğe de bununla etkileşim içinde, zira ikincisine yol açan da birinciden doğuyor: Rusya’ya uygulanan ambargo sonucunda bu ülkenin enerji fiyatlarını yükseltecek bir dizi hamle yapması: Örneğin gazını ve diğer emtiasını ruble ile satacağını söylemesi.
Bu olaylar neticesinde dünyadaki tüm ülkeler kabaca iki gruba ayrılmış durumda: Rusya tarafından “unfriendly” diye adlandırılan ülkeler ve diğerleri. Diğerlerinin hepsi friendly yani dost olmaya aday ülkeler, bugün dost değillerse bile yarın dost olabilirler. Peki, Rusya’yı birdenbire bu denli güçlü ve lider konumuna getiren, adeta buna zorlayan ne oldu? Bu değişime, yani Rusya’yı dünyada sıradan bir ekonomi olmaktan çıkarıp iki kutuplu bir dünyanın lideri olmaya zorlayan değişime sebep olan olaylar bütününe yeni konjonktür diyorum. Bunun tamamını incelemek, analiz etmek ise bu yazının konusu değil. Burada sadece bu yeni konjonktürün sonuçları ile ilgili bazı gözlemler yapacağım.
Türkiye bunun neresinde?
Genellikle Türkiye’yi ülke olarak dünya çapında bir inovasyon ile ilgili ya da baştan içinde görmeyiz. Ama bu defa da öyle mi? Ülkemizin insanlarını son 5-6 yıldır ister istemez içine çeken derin bir kriptopara imtihanı var. Bu imtihan adeta bu ülkenin kaderi oldu, zira tarihi olarak onu buraya getiren etmenler var:
1) Türkiye’nin para ile imtihanının tarihini ve onun Avrupa ve Asya ekonomileri ile ilişkisini anlamak için Niyazi Berkes’in kitaplarını okumak gerekiyor (Ref:2). Türkiye’nin miras devraldığı Osmanlı Devleti Asya’dan Avrupa’ya gelen ticaret yollarının eski komisyoncusu ve bunun tüm olumlu ve olumsuz sonuçlarını bugün ülkemizde yaşıyoruz.
2) Tarihte, Sümer-Asur-Babil-Fenike diye adım adım binlerce yıl içinde gelişmiş olan bir ticaret geleneğinin çıktığı coğrafyada yaşıyoruz, bunun da olumlu sonuçları var elimizde bugün,
3) Bu etmenlerin dolaylı sonucu olarak bugün Türkiye yeni konjonktürde kilit ya da kimyasal tabirle “katalizör” ülke olmaya aday.
Kendisi de Osmanlı’dan zamanında rol çalmış olan Rusya İmparatorluğunun devamı olan bugünkü Rusya devleti de zorlu bir imtihanda ve bunların sonucunda ortaya çıkacak sonuçları hep beraber izleyeceğiz.
Sonuç: Blokzinciri önemli bir kırılganlık testinde. Bu testleri atlatabilecek mi? Bu testleri atlatmakta blokzincirin en önemli iki yardımcısından birincisi kategori dışı gerilla savaşı vermesi, ikincisi de dünya ülkelerini de şaşırtan yeni bir konjonkürün ortaya çıkması. Bu ikinci ve sürpriz etmeni haftaya biraz daha derinden inceleyeceğiz.
Referanslar:
1) https://en.wikipedia.org/wiki/Antifragility
2) 100 Soruda Türkiye İktisat Tarihi, Niyazi Berkes, Gerçek Yayınları, Cilt1 ve Cilt 2. Özellikle Cilt 2 burada konu edindiğim ülkeler arası para sistemleri geçişmesi ve yeni paralar gibi konularda muhteşem bir ders kitabı niteliğinde. İlgili genç arkadaşlarıma her iki cildi de şiddetle tavsiye ederim.